Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü ya da kısaca UNESCO 2020 yılını Türk Filozofu Farabi yılı ilan etti.
Ne mutlu bizlere ki Farabi gibi bir filozofumuz var. UNESCO’ya bu kadirşinas kararından dolayı milletimiz adına teşekkür ederim.
Bir medeniyetin değeri; felsefe, bilim, sanat, hukuk, ekonomi, edebiyat ve siyaset üzerine yetiştirdiği insanların kalitesiyle ölçülür. Çok şükür Türk medeniyeti; Farabi, İbn Sina, Zemahşeri, İmamı Azam, Maturidi, Buhari, Harezmî, Biruni, Mevlana, Kınalı Zade Ali Efendi, Fuzuli, Kâtip Çelebi, Mimar Sinan, Yusuf Has Hacip, Kaşkarlı Mahmut, Mehmet Akif Ersoy ve Elmalılı Hamdi Yazır gibi insanlar yetiştirmiştir. Atilla, Mete Han, Bilge Kağan, Fatih Sultan Mehmet ve Atatürk gibi devlet başkanlarıyla devlet kurarak tarih sahnesinde şerefli, bağımsız ve onurluca yerlerini alarak yaşamışlardır.
Dünya çapında en büyük filozoflarımız Farabi ve İbn Sina’dır.
Kısa boylu, köse sakallı ve zarif bir vücut yapısına sahip Ebu Nasr el-Farabi el-Türki, Türklerin “Çayardı” Arapların “Maveraünnehir” dediği bölgede önemli bir il olan Timurlenk’in de vefat ettiği Fârâb (Otrar)’a bağlı askeri bir kale olan Vesic kasabasında 870’li yıllara doğru dünyaya geldi. 950 yılında sırtından ölene dek çıkarmadığı Türk milli kıyafetiyle 80 yaşında Şam’da vefat etti. Mezarı Şam’dadır.
Farabi neden önemli bir filozoftur?
Farabi 160’a yakın siyaset, ahlak, mantık, sanat, psikoloji, dil, metafizik ve bilim üzerine eserler yazmıştır. Çok şükür Osmanlı döneminde medreselerde okutulmayan ve yetim kalan eserleri Türkiye Cumhuriyeti döneminde çevrilerek okurların hizmetine sunulmuştur. Farabi üzerine tezler yapılmıştır.
Eğer Farabi ve İbn Sina’nın eserleri medreselerimizde okutulsaydı şu sonuçlarla yolumuza devam edecektik:
İlimler; dini ilimler ya da din dışı ilimler diye ikiye ayrılmayacaktı. İlimler bir bütün olarak okutulacaktı. İlim deyince sadece dini ilimler değil bütün ilimler anlaşılacaktı. Zihniyetimizde de dünya ikiye ayrılmayacaktı.
Devlet; din devleti ya da din dışı devlet diye ayrılmayacaktı. Ya Erdemli devlet ya da Cahil ve Erdemsiz devlet diye adlandırılacaktı.
923 yılından 1923 yılına kadar geçen süre tam 1000 yıldır. Farabi 1000 yıl önce bize eserleriyle seslendi. Ancak onun sesine ne kulak veren, ne de duyan oldu.
Bu böyle gidemezdi, gitmedi de. 1000 yıl da geçse Farabi’nin sesini duyan ve kulak veren yine onun mensubu olduğu milleti oldu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi; Farabi, Maturidi, İmamı Azam ve Atatürk düşüncesi üzerinedir. Bunların hepsi de akılcıdır. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nde eğitim birleştirilmiş, devlet; aşiret, mezhep ve ideoloji üzere değil, akıl üzerine kurulmuştur. Bu devlet akıl temelli ve erdemli bir devlettir.
Ey Türk bilgeleri, edipleri, şairleri, bilginleri ve devlet başkanları ebedi istirahatgahınızda rahat uyuyun. Sizi anlayan, duyan, takdir eden, seven bir devlet aklı ve bir milletiniz var.
Yeni Farabilerin, İbn Sinaların yetiştirilmesi için felsefe üzerine okumalarımızı artırmamız gerekir.
Not: Farabi üzerine hem yüksek lisansımı hem de doktoramı yaptım. Tamtamına 6 yıl Farabi’nin felsefe, din, siyaset, demokrasi, millet, şeriat ve sünnet anlayışı üzerine çalıştım. FFENOMEN yayıncılıktan “Farabi’de Siyaset ve Demokrasi” adıyla bir eserimi yayınladım. Farabi’nin felsefe, din, millet, şeriat ve sünnet anlayışını da yakında kitap olarak yayınlayarak okurlarımın hizmetine sunacağım.