Bugün Cuma. Cuma namazına gitmeden Cuma Hutbesi'ne bir göz attım. Cuma Hutbesi'nin konusu elbette münhasıran 30 Ağustos Zafer Bayramı ve Atatürk olmalıydı değil mi? Ama ne gezer. Millet, vatan bütünlüğünden söz edilmiş, Hutbe'de Bedir Savaşı, 26 Ağustos, Çanakkale, 15 Temmuz ve 30 Ağustos isimleri zikredilmiş. Her nedense Kıbrıs Barış Harekâti unutulmuş. Genel ifadelerle şehitlerimize ve gazilerimize, edilgen cümlelerle başat kahramanların isimleri verilmeden kahramanlarımıza rahmet dilenmiş.
Şüphesiz islâm tarihinde çok önemli bir dönüm teşkil eden Bedir Gazası ve sayılan bu tarihsel ve milli günler de bizler için çok önemlidir ve çok değerlidir. Tarihi ve dini günlerin yaşandığı gün ve haftalarda elbette Cuma hutbelerinde yer verilmektedir. Bedir ve sayılan milli günlerin Cuma'ya dek gelen 30 Ağustos Zaferi ile birlikte anılması yerinde ve güzel.. Büyük zaferimize renk katar, dini ve milli bir anlâm katar ve bir derinlik kazandırır. Yanlış bir değerlendirmeye fırsat vermemek adına konumuza bir açıklık getirmekte fayda var sanırım. İnanç ve kültür değerlerimizden rahatsız olabilir miyiz? Maksat Cuma Hutbesi'ne itiraz değildir. Atatürk'e karşı sürdürülen incitici bir takıntıyı ve bir aymazlığı irdelemek.
Bakın arkadaş vicdani ölçülerde birazcık insaf ediniz, bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı. Şayet vatandan söz ediyorsanız bugün aziz vatanın kurtuluşunun sağlandığı gün. Bir düşünün eğer 30 Ağustos Zaferi olmamış olsaydı bu vatanın bütünlüğünden, milletin birlik ve beraberliğinden söz edilebilir miydi? Oturduğunuz Diyanet İşleri Başkanlığı kurulabilr miydi ve Cuma namazı kılınabilir miydi? Dini ve milli günler için hutbe okunabilir miydi? Albayrak dalgalanabilir miydi?
Artık tevafuk mu dersiniz, tesadüf- rastlantı mı dersiniz, ne derseniz deyiniz arkadaş! Bu büyük zafer günümüz ile Cuma aynı güne dek geldi. Cuma Hutbesi'nin konusu elbette 30 Ağustos Zaferi ile Atatürk ve silah arkadaşları olmalıydı. Cuma Hutbesi'nde 30 Ağustos gibi şanlı bir zaferin Başkomutanı ve devletimizin kurucusu Mustafa Kemal'e ismen bir rahmet dilenmez mi, bir fatıha okunmaz mî? Okunsa ne olurdu, dilimiz mi kururdu? Diyanet'i kınıyorum. Nedir bu Atatürk takıntısı ve nedir bu aymazlık ? Ayıp be !
Bilinmelidir ki; Türk Milleti'nin Atatürk'le bir derdi yok, aksine kendisine karşı çok derin bir hürmeti ve tahminlerin ötesinde ve üstünde çok aşırı bir muhabbeti var.
Ruhu şâd olsun, Yüce Mevlâ rahmet eylesin.