Atatürk Üniversitesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Savaş Eğilmez, FETÖ ve ona biat etmiş terörist grupların, Arap baharı denen süreç başlayınca, bu kervana Türkiye’yi nasıl katabilir izin planlarını yapmaya başladıklarını belirtti.
ERKHABER / GÜNCEL - FETÖ’cülerin Irak ve Suriye’de yaşananları gördükçe acaba Türkiye Cumhuriyeti de aynı şeyleri yaşayabilir mi? diye derin planlar yapmaya başladıklarını kaydeden Dr. Savaş Eğilmez, şöyle konuştu:
“Ve ilk olarak da medya grupları ve hain kalemleri Türkiye her an Suriye düştüğü duruma gelme tehlikesiyle karşı karşıya diye yayınlar yapıp yazılar yazmaya başladılar.
“Çalınmış Sorunlarla Mevki Kazandılar”
Yargıda ve TSK’da, çalınmış sorularla kazandıkları mevkilerin gücüyle yaptıkları kumpaslarla ellerini güçlendirip, bu kurumlarımıza yerleştirdikleri teröristlerin önünü açtılar. 17-25 Aralık’ı organize edip hükümeti devirmeye çalıştılar, MİT tırları üzerinden kurdukları kumpasla ülkemizi özellikle uluslararası platformda çok zor bir duruma düşürmeye çalıştılar. Fakat bir türlü nihayi sonuca ulaşamadılar. Özellikle 17-25 Aralık ve MİT tırları kumpaslarında halkının desteğini arkasına almış Cumhurbaşkanımızın sağlam iradesi FETÖ’nün başarısızlığının en önemli nedeniydi. Sonuçta Türk milletini ve devletini gerçekte hiç tanıyamamış olan bu sürü, 15 Temmuz’da bu Türk-İslam devletini ortadan kaldırmak için küresel bir planı devreye soktular. Sonuçta çok büyük bir hezimete uğrayıp, inlerinin önemli bir kısmını deşifre ettiler. 15 Temmuz gerçekleştirmeye çalıştıkları küresel darbe girişimini, daha doğrusu ülkemizi ve milletimizi tutsak etme planının neden başarısız olduğu konusunda çokça madde sıralanabilir. Ama en önemli sebep bu kalkışmayı asla kabul etmeyecek bir kültürün, sosyal yapının ve inancın varlığıdır. Türkleri, Orta Doğu’nun diğer hakları ile benzetme yanlışı bu FETÖ denen şarlatanın ve teröristlerinin en büyük hatası oldu. Bugün Orta Doğu dünyasının hayalini kurduğu özgür hayat, Türkler de binlerce yıldır varlığını devam ettirmektedir.”
Dr. Savaş Eğilmez, Türk milletini sınıflara ayıramayacaklarını ifade ederek, “Türk toplumunda, bireyin ferdi hukukla donatılmış ve ekonomik açıdan özgür bir hayat düzenine sahip olduğu binlerce yıldır devam etmektedir. Bu çok önemli bir uygulamadır. Avrupa Hunlarında Attila’nın başkentinde bir Bizanslı, Bizans’ta insanın baskı altında tutulmasına ve kanunlarla ezilmesine rağmen, Türk topraklarında bütün insanların hür olduğunu ve korkusuz bir şekilde yaşadığını yazmıştır. Çin’deki köleler özgürlük ülkesi olarak adlandırdıkları Asya Hun topraklarına kaçıyorlardı. Türklerde toplumun çekirdeği olan aile de o kadar güçlü bir hürriyet havası vardı ki, her aile başlı başına bir sivil toplum örgütü gibiydi. Türk kültürünün temel özellikleri de, adalet eşitlik ve insana saygı prensiplerinim gelişmesine yardım ediyordu. FETÖ ve aveneleri yıllardır Türk milletini gruplandırmaya çalıyor olsa da kaynaklar, Türklerin adeta sınıfsız bir toplum yapısına sahip oldukları, servet ve mevki farkının toplumda fark yaratmadığı ve soydan gelen asillikten hiç bahsedilmediğini belirtmektedir. Güçlü Türk devletlerinde herkes kabiliyetine ve bu doğrultudaki çalışkanlıklarına göre çeşitli makamlara yükselebilirlerdi. Türk toplulukları daha çok siyasi vasıfta olup dini karakter taşımadıklarından, din adamları da resmi olarak imtiyazlı bir sınıf oluşturmamışlardı.
Güçlü Lider, Güçlü Millet
Türk Devletleri, idarecilerle işbirliği yapan geniş halk kitlelerinin gayretleri ve katkısı ile gerçekleşen siyasi bir teşekküldür. Devleti güçlü bir lider öncülüğünde kuran bizzat milletin kendisiydi. Güçlü bir lidere sahip olduğu dönemlerde Türkleri mağdur duruma düşürmek nerdeyse imkânsızdır. Aktörler ve yönetim şekli değişmiş olsa da, Türkiye Cumhuriyeti de aşağı yukarı aynı temel özellikleri barındırmaktadır. Bu devleti de milletin kendisi kurmuştur ve inandığı kişi Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a yönettirmektedir. Bu nedenlerle Türkiye Cumhuriyeti’nden ne Suriye ne Irak ne de Mısır olur. Olsa olsa Orta Doğu başta olmak üzere geniş bir coğrafya için güzel bir model olur. Yeter ki kendi potansiyelimizi görebilelim.” şeklinde konuştu.