General bölgeye gelir gelmez yerli halka yönelik şu mektubu kaleme alır: Ben, Alman kuvettlerinin muzaffer komutanı, bu mektubu Herero halkına gönderdim...Bilesiniz ki tüm Hererolar burayı terk edecektir. Alman sınırları içinde bulunacak silahlı ya da silahsız her Herero, bir hayvanla beraber olsun olmasın, vurularak öldürülecektir. Şu andan itibaren karınızı ya da çocuğunuzu da bu topraklarda istemiyoruz. Onları da ya süreceğim ya da vuracağım. Hererolarla ilgili kararım budur.
Aynı yılın Ağustos ayında, Almanlar üstün ateş gücüyle yerli halkı yenerek aileleriyle birlikte çöllere sürdü.
Ekim’de ise bölgedeki bir başka halk olan Namalar da isyan ettiler. Almanlar onlara da aynı şekilde davranarak 65,000 Herero'yu başka bir değişle toplam nüfuslarının %80’iini ve 10,000 Nama'yı yani toplam nüfuslarının yarısını yok ettiler.
Almanların gerçekleştirdiği soykırımda en çok kullanılan yöntem ise halkı çöle sürüp orada susuzluktan ya da önceden zehirlenmiş içme suları ile öldürmekti. BM'nin 1985 yılında yayınladığı raporda, Almanların Herero ve Namalara Guney-Batı Afrika ya da şimdiki adıyla Namibya'da gerçekleşen bu olayları 20 yy.'da gerçekleştirilen ilk soykırım hareketi olarak değerlendirilmiştir.
Hollandalı tarihçi Jan-Bart Gewald, Alman babalardan olan binlerce çocuk için özel kurulan bazı toplama kamplarından bahseder.
Yerli halkın erkeklerinin çoğu öldürüldüğünden kadınlar ve genç kızlar, Alman askerlerine seks kölesi olmaya zorlanmışlardır.”