TÜBİTAK’ın yapısının değiştirilmesiyle ilgili çalışmaların sorulması üzerine Bakan Özlü, “Yapısal bir dönüşüm orada gerçekleştireceğiz. Çalışmada epey mesafe aldık. Bunu Sayın Başbakanımıza arz ettikten sonra belki Başbakanımız bunu açıklaması uygun olabilir. Çalışmamızı epey noktaya getirdik ama sonucu bu aşamada paylaşmam doğru olmaz. Başbakanımıza bunu arz edeceğiz en kısa zamanda. Yapısal bir dönüşüm olacak. TÜBİTAK daha çok iş yapan değil, iş yaptıran bir kurum haline gelecek. Teknolojinin ticarileştirilmesi çok kolay bir hadise değil. Ama başlangıçta ticari yapıya sahip şirketlere araştırma, geliştirme faaliyetlerine verdiğimiz zaman onları yüklenici olarak seçtiğimiz zaman, onları yüklenici olarak seçtiğimiz zaman ticarileştirmeyi de en başka halletmiş oluyoruz. O bakımdan bizim düşündüğümüz TÜBİTAK uygulamayıcı bir kuruluş olacak. Teknoloji üreten bir kuruluş olacak. Kendisinden ziyade dışarıya işveren, özel sektöre işveren, üniversitelere iş veren bir kuruluş olacak. TÜBİTAK’ın mevcut yönetimiyle beraber çalışıyoruz. Öncelik olarak TÜBİTAK’ta yapısal dönüşümü hedefliyoruz” açıklamasında bulundu.
Bir gazetecinin "TÜBİTAK'taki yapılanmayı değiştirirken çalışan sayısını da mı azaltacaksınız?" sorusu üzerine ise Özlü, "Bir kurumdaki personel sayısı nasıl belirlenir? Bir görev tanımı vardır, görevleri yapabilmek için kaç kişi lazımsa o kadar kişi çalışır. Bunu personel sayısını azaltmak gibi düşünmeyelim, görev tanımıyla ilgili düşünelim. TÜBİTAK'ın yeni görev tanımının gerektirdiği personel sayısı ne kadarsa o kadar personel olur, onun dışında bir şey olmaz" ifadesini kullandı.
Yerli otomobil
TÜBİTAK’taki değişimin yerli arabaya etki edip etmeyeceği sorusuna Bakan Özlü, “Yerli arabada iş modeli konusu üzerinde çalışıyoruz. İş modeli çok önemli. Kapsayıcı bir iş modeli üzerinde çalışıyoruz. Onun sonuçlarına da epey yaklaştık. Onu da Başbakanımıza arz edip ondan sonra belki Başbakanımız kamuoyuyla paylaşmak isteyebilir” yanıtını verdi.
Yerli otomobilde bu yılın sonuna kadar 30-40 araçlık bir test filosu üretileceği hatırlatılarak, 'babayiğit’in beklenip beklenmediği sorusu üzerine Bakan Özlü, şunları kaydetti:
“’Babayiğidi beklemiyoruz. Oturup bir babayiğit gelsin, bu işi yapsın diye beklemiyoruz. Çalışıyoruz. Dünyanın her tarafında otomobil tasarımlarının hikayelerine bakın Volkswagen, Toyota, yabancı markalara bakın, bizim Türkiye’deki Tofaş’a, yerli markalara bakın hepsinde başlangıçta devletin bir desteği ve yönlendirmesi vardır. Zamanla devlet çekilmiştir. Burada devlet yönlendirmesi şarttır. Biz şunu diyemeyiz; ‘bir babayiğit çıksın yapsın gelsin’ bunu demeyeceğiz. Bir de bizim küresel bir başarıyı hedeflememiz gerekiyor. Yerel bir otomobil değil, küresel bir başarı hedefi gerekiyor. Yerli otomobil demeyelim, yerli marka otomobil diyelim. Türkiye’de üretilen otomobiller var. Bu sene inşallah 1 milyon 500 bin rakamına ulaşmayı hedefliyoruz. Bu az bir rakam değil. Geçen sene 1 milyar dolarlık cirosu vardı sektörün. Bu aslında bizim işçimiz, bizim ticaret kanunlarımız. Bizim ülkemizde vergi ödüyor, ihracat yapıyor. Bunların aşağı yukarı tamamı Türkiye’de üretilen otomobiller. Ne eksiğimiz var. Marka eksiğimiz var. Marka oluşturmak, biz bir yerli marka oluşturmak istiyoruz. Türkiye’deki mevcut alt yapı yan sanayisi, mühendisleri, üretim, tasarım mühendisliği yan sanayisi bir otomobili tasarlayıp üretmeye yeterli. Teknik olarak bir problem yok. Otomobil konusu, ticari ağırlığı olan bir konu. Teknolojiden ziyade ticari bir konu. Sadece bir otomobil yapıp satmak değil, segment, segment her keseye, herkese hitap edebilecek kategoride model ve segmentte arabanız olması gerekiyor. Sıfırdan bir tasarım aşağı yukarı 4 sene sürüyor. Otomobilde de tasarım yaptınız, onunla kalmıyor. Biri bitince ikinciye başlamanız gerekiyor. 4 yılda bir modeller değişiyor. Bu tasarım konusu sürekli bir faaliyet. Türkiye’nin yetişmiş insan kaynağı, tasarım üretim mühendisleri, yan sanayisi bu konuda aslında yeterli seviyede.”