Tarih boyunca insanlık onuru ile yaşamış, mazluma, sıkıntıya düşene, yardım isteyene dostluk ve barış elini uzatmış Türk Milletinin, dünyanın yaşadığı pandemi döneminde de tarihi misyonunu yerine getirmeye devam ettiğini ifade eden ASİMED Başkanı Savaş Eğilmez, “Tüm dünyayı sarsan Covid19 salgınında Türk Devleti, başta dünyanın super güçleri olmak üzere bir çok ülkeye yardım elini uzatmış durumda. Özetle tarihin hangi periyodu olursa olsun, nerede yardıma ihtiyacı olan birileri varsa Türk Devleti onların yanında olmuş ve olmaya devam etmektedir. Son yıllarda dünya kamuoyu nezdinde büyük bir iftira ve karalama kampanyası başlatılmıştır. Özellikle I.Dünya harbinde birçok felakete maruz bırakılan Türk insanı ne yazık ki tamamen kasıtlı, tarihi gerçeklerle örtüşmeyen ve Türkiye Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünü parçalamaya yönelik saldırılara maruz kalmaktadır. Uluslararası hukukun ve insan haklarının en temel hakkı olan “kendini savunma hakkı” bile Türkiye ve Türkler söz konusu olunca hiçe sayılmaktadır” dedi.
“Ermeni diasporasının iki amacı var”
Bütün bu iftira ve karalama kampanyasının müsebbibi olan Ermeni diasporasının iki temel amacı olduğunu kaydeden Eğilmez, “Bunlardan birisi Ermeni toplumunu dünya kamuoyunun gündeminde tutmak, ikincisi de sözde soykırım masalları doğrultusunda varlıklarını devam ettiren onlarca vakıf, kilise, parti, dergi ve yayın evlerine bağışlar sağlayarak, bunlardan rant elde etmektir. Ermeniler her yıl 24 Nisan’da dünyanın dört bir yanında sözde soykırımı anan törenler düzenleyip, çeşitli faaliyetlerde bulunmaktadırlar. En önemli amaçlarından biri; dünyanın önde gelen ülkelerinde 24 Nisan’ın Ermenilerin sözde soykırıma uğradıkları gün olarak kabul ve ilan edilmesidir. Türk Kültürü adalet, insanlık ve yarım severlik üzerine tesis edilmiştir. Diasporanın faaliyetlerinde elde ettiği başarının iki önemli sebebinden birisi; Avrupa ve Amerikan kamuoyunda, yalan ve yanlış bilgilerle Türklere karşı büyütülen önyargı ile ortaya çıkan bozuk Türk imajı sayesinde diaspora yürüttüğü faaliyetlerle dünya politikasına yön veren ülkelerin kamuoyunda çok ciddi bir destek sağlamıştır. Bu başarının ikinci sebebi ise; diaspora özellikle 1960 yıllardan sonra birçok argümanı kullanarak önemli faaliyetlere imza atarken, Türk tarafı bu faaliyetleri izlemek ve kuru kuruya kınamakla kalmıştır. Sorunun çözümü ortadır; Diasporanın beslendiği bataklık kurutulmalıdır. Yani dünya kamuoyuna yıllardır pompalanan yanlış bilgiler mutlaka düzeltilmeli ve diaspora dünyada yalnız bırakılmalıdır. Türk tarihi ve Türk Milletinin içerisinde insanlık, adalet ve yardım severliğin temel olduğu kültürü, her platformda, bütün argümanlar kullanılarak tüm dünyaya bıkmadan usanmadan anlatılmalıdır” diye konuştu.
Türk milleti olarak tüm istenilenin uluslararası hukukun ve Birleşmiş Milletler ilke ve kararlarının eşit ve adil şekilde uygulanması olduğunu belirten Eğilmez, “Bir olayın soykırım olarak tanımlanması için hangi şartların oluşması gerektiğine dikkat etmeden, peşin hükümle hareket etmenin hukuki ve meşru dayanağı yoktur. 1915 ve sonrasında yaşananlara bakma gereği duymayanların, Ermenilere soykırım yaptığımıza ilişkin iddia ve kararlarını, haksız, ahlaksız ve iftira olarak kabul edip şiddetle reddediyoruz. Bütün devletleri ve vicdanıyla hükmeden herkesi, Ermeni komitacılarının ve saplantılarının esiri olan diasporanın, bitip tükenmeyen kin ve nefretlerine alet olmamaya, hakkaniyete, adalete ve tarafsızlığa davet ediyoruz." 1887'de Rus Ermenileri tarafından, Cenevre'de sosyalist eğilimli, militan Hınçak, 1890'da ise Tiflis'te aşırı terör, isyan, mücadele ve bağımsızlık yanlısı Taşnak Komiteleri kurulmuştur. Bu komitelere, "Anadolu topraklarının ve Osmanlı Ermenilerinin kurtarılması" hedef olarak gösterilmiştir. Önceden titizlikle yapılan planlara uygun olarak Osmanlı Devleti sınırları içerisinde yaşayan Ermeniler kışkırtılmaya başlanmıştır. Hemen arkasından da Türklerin genç, yaşlı, kadın-erkek demeden katledildiği isyanlar başlamıştır” ifadelerini kullandı.
“500 binden fazla Türk Katledilmiştir”
İlk önemli isyanın 1890'daki Erzurum'da gerçekleştiğine dikkat çeken Eğilmez şu açıklamalarda bulundu:
“ Bunu, yine aynı yıl meydana gelen Kumkapı gösterisi, 1892-93'te Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon olayları, 1894'te Sasun isyanı, Babıâli gösterisi ve Zeytun isyanı, 1896'da Van isyanı ve Osmanlı Bankası'nın işgali, 1903'te ikinci Sasun isyanı, 1905'te Sultan Abdülhamid'e suikast girişimi ve nihayet 1909'da gerçekleşen Adana isyanı izlemiştir. 1914'de Zeytun'da 100, 1915 Van olaylarında 3.000 ve 1914-1915 Muş olaylarında 20.000 Türk, Ermeni mezalimi sonucu hayatlarını kaybetmiştir. Sonuç olarak bu isyanlar neticesinde katledilen Türklerin sayısı 500 bini aşmıştır.”
Ermenilerin nüfuslarını olduğundan fazla göstermek için katliam yapmak ve Müslüman nüfusu bölgeden kaçırmak amacıyla hareket ettiğini anlatan Eğilmez, ermeni nüfusunun Osmanlı topraklarında hiç bir zaman çoğunluk olamadığını kaydetti. 1915 yılında Osmanlı'daki Ermeni nüfusun onda birden daha az olduğunu vurgulayan Eğilmez, “Şöyle bir iddiada bulunuyorlar. Güya 1,5 milyon Ermeni soykırıma tabi tutulmuş. Ellerinde hiç bir bilge yok, Türk tarafını da dinlemiyorlar. Aklı başında olan herkes bunun olamayacağını gayet iyi bilir. Ermenilerin iddiası 5 ayda 1,5 milyon kişinin katledildiği yönünde. Bunun için bir günde 10 bin kişinin öldürülmesi lazım. Bu öldürülenlerin yok etmek adına 3 binden fazla toplu mezara ihtiyaç var. Halbuki o zamanki Osmanlı ve Türkiye topraklarında bir tane bile Ermenilere ait toplu mezar çıkartılamamıştır. Türk tarafına baktığınız zaman sadece 1980'li yıllardan sonra yapılan çalışmalarda 300'e yakın toplu mezar ortaya çıkarılmıştır” dedi.
24 Nisan 1915 de Ne Oldu?
Eğilmez, son olarak 24 Nisan hakkında şu bilgileri verdi:
“Osmanlı hükümeti, Ermenilerin çıkardığı isyan ve yaptığı katliamlar karşısında, Ermeni Patriği, Ermeni milletvekilleri ve Ermeni halkının ileri gelenlerine “Ermenilerin Müslümanları arkadan vurmaya ve katletmeye devam etmeleri halinde gerekli önlemleri alacağını” bildirmiştir. Ancak, olayların durmak yerine giderek yoğunlaşması, savunmasız kalan Türk kadın ve çocuklarına yönelik saldırıların artması ve ordunun bir çok cephede savaş halinde bulunması nedeniyle cephe gerisinin emniyete alınması ihtiyacı doğmuştur. Bu nedenle, 24 Nisan 1915 tarihinde Ermeni Komiteleri kapatılarak, yöneticileri devlet aleyhine faaliyette bulunmak suçundan tutuklanmıştır. İngiliz diplomatlar, Amerikalı temsilciler, Fransız görevliler kendi devlet merkezlerine gönderdikleri mesajlarda, tutuklananların çete liderleri olduğunu resmi olarak beyan etmişlerdir. Diaspora Ermenilerinin her yıl "Sözde Ermeni soykırımının yıldönümü" diye andıkları 24 Nisan, işte bu ayrılıkçı grupların ve çetelerin liderlerinin tutuklandığı tarihtir ve yer değiştirme uygulamasıyla uzaktan yakından ilgilisi yoktur. İsyanların Osmanlı kuvvetlerince bastırılması, dünya kamuoyuna propaganda maksatlı olarak "Müslümanlar, Hıristiyanları katlediyor" mesajıyla yansıtılmış ve Ermeni sorunu giderek uluslararası bir sorun niteliği kazanmıştır. Bu yılda, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, dernek olarak 24 Nisan 1915 tarihinde neler yaşandığını, elektronik postalarla Amerika ve Avrupa büyük elçiliklerine, bu iki kıtanın önde gelen sivil toplum örgütlerine, önemli medya kuruluşlarına anlatmaya çalıştık. Hatta ermeni diasporasının amirali sayılan Amerika Ermeni Ulusal Komitesi (ANCA)’ne de belki bu sefer azda olsa yüzleri kızarır diye gönderdik.”