PKK’nın dünya da uyuşturucu ticaretini organize eden 4 örgütten birisi olduğunu kaydeden Savaş Eğilmez, “1984-2015 yılları arasında ülke genelinde PKK terör örgütüne yönelik ülke genelinde gerçekleştirilen operasyonunda ele geçen uyuşturucu miktarı nerdeyse bir dünya rekoru seviyesindedir. İçişleri Bakanlığı’nın yayınladığı raporda, son 30 yıl içerisinde örgüte yönelik yapılan operasyonlarda; 5 bin 543 kilogram eroin, 41 bin 249 kilogram esrar, 710 kilogram kokain, 21 kilogram afyon, 27 bin 465 litre asetik anhidrit, 17 milyon 958 bin 469 kök kenevir bitkisi, 4 bin 304 kilogram baz morfin ele geçirildiği açıklandı. Söz kousu raporda örgütün uyuşturucu ticaretinden sorumlu bin 283 militanının da yakalandığı vurgulandı” diye konuştu.
PKK’nın Avrupalı gençleri zehirlediğine dikkat çeken Atatürk Üniversitesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Savaş Eğilmez, “Terör örgütü, Kuzey Irak’taki kamplarında kurduğu laboratuvarlarda eroin imal edip, bu uyuşturucuyu Avrupa’da pazarlayarak milyarlarca dolar kazanıyor. Avrupa’daki uyuşturucunun sokak satışı ve dağıtımında terör örgütü elemanları etkin rol alıyor.” dedi.
Eğilmez, PKK’nın Avrupa’da 400’den fazla aktif şubesinin olduğunu ifade ederek, “Örgüt, Avrupa’da uyuşturucu ticaretinin yanında kendi adına örgütlenen derneklerden yıllık 500 milyon Euro üzerinde finansal destek sağlanmaktadır. Örgüt, finansal desteği artırmak ve militan devşirmek adına propaganda aracı olarak dergi, gazete, radyo ve TV kanallarına da sahiptir. PKK terör örgütü Avrupa’nın neredeyse tamamında büyük bir yapılanma ile temsil edilmekte ve Avrupalı devletler tarafından himaye edilmektedir. Bu bakımdan Almanya’da PKK’ya ait 189 dernek ve kuruluş faaliyet göstermektedir. PKK terör örgütü Avusturya’da 9, Belçika’da 17, Bulgaristan’da 7, Danimarka’da 16, Finlandiya’da 5, Fransa’da 10, Hollanda’da 11, İsviçre’de 24, İngiltere’de 12, İspanya’da 4, İsveç’te 29, İrlanda’da 1, Macaristan’da 1, Norveç’te 15, Romanya’da 6 ve Yunanistan’da 10 adet sözde sivil toplum örgütü ile temsil ediliyor. Bunların dışında Avrupa’da PKK’ya ait 3 TV kanalı, 29 gazete-dergi aracılığı ile örgüt propagandası yapılmakta ve milyonlarca avro örgüt bağış toplanmaktadır. Bu yapılanmayla Avrupalı devletler adeta PKK’nın kasası durumunda olup, terör örgütünün tüm iaşe ve her türlü ihtiyacı Avrupalı devletlerce karşılanmaktadır.” şeklinde konuştu.
PKK ve PYD’nin ikiz kardeş olduklarını belirten Savaş Eğilmez, “PYD, 2003 yılında bizzat PKK lideri Abdullah Öcalan’ın talimatıyla kurulmuştur. PYD ismini ilk kez, terör örgütü PKK’nın yayın organlarından Serxwebun, örgütün 8.genel kongresinin ardından zikretmişti. Terörist başı Abdullah Öcalan’ın kardeşi Osman Öcalan, PYD’yi, Suriye’de daha etkin olabilmek ve özellikle Suriye’nin kuzeyinden PKK’yı lojistik ve militan açısından destekleyebilmek için 2003 yılında bizzat kendisinin kurduğunu ifade etmiştir. Osman Öcalan, “2013 yılında Irak televizyonu Zelal’a, PKK’nın İran kolu PJAK gibi PYD’yi de ben kurdum. Ve aynı PJAK gibi, PYD de PKK’nın direktifleri doğrultusunda hareket etmektedir” diye demeç vermiştir. Terörist elebaşlarından Osman Öcalan, sözlerinin devamında da kendisiyle beraber 4 kişilik PKK’lı militan grubun, terör örgütü PYD’yi yönettiğini belirtmiştir.
PYD terör örgütü yöneticileri PKK bağlantısını itiraf etmiştir. PYD’nin başındaki kukla isim Salih Müslim’in, Almanya merkezli Kurd Watch adlı sözde sivil toplum örgütüyle yaptığı mülakatta, PKK ile olan organik bağlarını açıkça ifade etmiştir. KurdWatch yetkilisi Salih Müslim’e şöyle bir soru soruyor; “Birkaç hafta önce PKK’nın önde gelen yöneticilerinden Duran Kalkan ve Cemil Bayık, kendilerinin Suriye’de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yönettiği Türkiye ile savaştıklarını söylediler. PYD nin bu durumdaki pozisyonu nedir?” Salih Müslim’in “evet biz de onlarla aynı pozisyondayız. Çünkü onlarla aynı felsefe ve ideolojide ilerliyoruz” cevabı ile iki terör örgütü arasındaki organik bağı bir kez daha kanıtlamıştır. PYD, 2004 yılında YPG adı altında askeri kanadını oluşturmuştur. İki terör örgütü PKK ve PYD’nin yönetenleri de kullandıkları sembolleri de bayrak dedikleri paçavraları da birebir örtüşmektedir.” diye konuştu.
Atatürk Üniversitesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Savaş Eğilmez, PKK-PYD bağlantısını, resmi olarak ilk kez ABD’nin kabul ettiğini kaydederek, şöyle konuştu:
“Bugün ABD, PYD-PKK ilişkisi noktasında Türkiye’nin tutumunu kabul etmese de Wikileaks tarafından yayınlanan Amerika’ya ait diplomatik telgraflarda, PKK-PYD ilişkisini ilk kez ABD’nin tespit ettiği açıkça ortaya konulmuştur. 2006-2008 yılları arasında Şam’da, ABD maslahatgüzarı olan Michael Corbin, 8 Kasım 2007 tarihinde çok gizli ibaresiyle Washington’a gönderdiği telgrafta, Suriye hükümetinin Kamışlı’da gösterileri yasakladığını bildirirken, PKK-PYD arasındaki ilişkiyi de açıkça ortaya koymuştur. Telgraf harfi harfine şu şekildedir; “Suriye polisi, 2 Kasım’da Kamışlı’da PKK tarafından organize edilen mitinge katılan PKK’nın Suriye kolu PYD üyelerine ateş açtı.” Neredeyse aynı bilgileri içeren başka bir telgrafta 29 Mart 2009 tarihinde, o zaman ki, ABD Şam maslahatgüzarı Maura Connely tarafından gönderilmiştir. ABD yönetimine gönderilen bu telgrafta açık ve şüpheye yer olmayan bir şekilde PYD’nin, PKK’nın Suriye kolu olduğu belirtilmiştir. ABD’nin önce Şam misyon şefi olan sonra da İstanbul başkonsolosu olan Charles Hunter PYD’nin, PKK’nın Suriye kolu olduğunu ve bunun bütün yerel kaynaklar tarafından bilindiğini belirten raporunu, 2009 yılında Pentagon’a göndermiştir. Bugün çıkarları doğrultusunda hareket edip, PKK-PYD-YPG ilişkisini kabul etmeyen ABD, aslında bu ilişkiyi neredeyse 9 yıl önce ilk kez resmi olarak kendisi açıklamıştır. PYD’nin iç tüzüğünde de görüldüğü üzere KCK/PKK ile özdeşleşen “Apoculuk” ideolojisi ve KCK çatısı altında faaliyet gösteren Kongra-Gel’in aynı doğrultuda kabul edilmesi, isimlerin farklılıkları arkasında kamufle olma gayreti içerisinde ancak aynı amaca hizmet ettiklerinin en önemli delilidir.”
YPG’nin tamamen PKK’lı teröristlerden oluştuğunu vurgulayan Eğilmez, “PYD’nin silahlı kolu YPG, esasen PKK’lı terörist unsurlardan oluşmakta olup 2011’de Suriye iç savaşının patlak vermesiyle KCK çatısı altında PKK’lı teröristlerin katılımıyla hızlıca örgütlenmiştir. Suriye Baas rejim güçlerinin iç savaşın akabinde ülkenin kuzey topraklarından çekilmesiyle birlikte, özellikle 2012 yılının temmuz ayında Ayn el-Arab, Amude ve Afrin, PYD/YPG tarafından ele geçirilmiştir. PYD, Suriye iç savaşında Baas rejiminin yanında yer aldı. 30 Ocak 2014 tarihinde Suriye’nin kuzey yerleşmeleri olan Ayn-El-Arab, Cezire ve Afrin bölgelerinde özerk kantonlar ilan edildi” dedi.
PKK/PYD’nin faaliyetlerinden en büyük zararı bölgedeki Kürtlerin gördüğünü belirten Eğilmez, “Kürtlerin temsilcisi olduğunu iddia eden ve bunu dünya kamuoyuna da şimdilik kabul ettiren PKK/PYD’nin bölgedeki terörist faaliyetlerinden Türklerin ve Arapların yanında en çok etkilenen grup Kürtlerdir.
Bu terör örgütü 30yıl içerisinde Türkiye’nin Güneydoğusu’nda yaşayan Kürt kökenli Türk vatandaşlarına yönelik yaptığı eylemlerde 198’i çocuk, 181’i kadın, toplam 871 masum sivil vatandaşı katletmiştir.
Bu katliamların yanında bölgede küresel güçlerin taşeronluğunu yapan örgüt, örgütün sözde liderlik kadrosunda içerisinde bulunanların çıkarları uğruna yüz binlerce Kürdün ölümüne, sakat kalmasına, sürgün hayatı yaşamasına neden olmuştur.
PKK ve PYD terör örgütleri silah kaçakçılığı, uyuşturucu ve insan ticareti, bombalama ve suikast eylemlerinde genelde Kürtleri kullanıyor ve onların üzerinden para ve prestij kazanırken Kürtleri maşa ve köle haline getirmiştir.” diye konuştu.
Türk Devletinin tüm terör gruplarına karşı sivil halkın yanında kararlı ve etkili bir mücadele yürütmekte olduğunu ifade eden Savaş Eğilmez, “Özetleyecek olursak, PKK ve PYD aynı kaynaklardan beslenen, insan hayatına değer vermeyen, herhangi bir ahlaki duruşu olmayan, Suriye ve Irak’ta yaşama uğraşında olan başta Kürtler olmak üzere Araplara ve Türkmenlere karşı her türlü zulmü reva gören, üretip-rafine ettiği uyuşturucuyla özellikle Avrupa gençliğini zehirleyen, bünyesinde her türlü illegal kişiliği barındıran, herhangi bir inanca ve kutsallığa sayısı olmayan ayrı isimde ama ikiz olan terör örgütleridir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti bölgede terörle mücadele eden en önemli ülkedir. Türk Devleti Suriye ve Irak’ın her ırktan masum topluluklarını korumak için aynı anda hem PKK/PYD hem DEAŞ ile büyük bir mücadeleye girmiş ve özellikle son 16 ayda bu örgütlerin hareket alanlarını kısıtlamış, binlerce militanını etkisiz hale getirmiştir.
Türkiye’nin bu saygın mücadelesi sonucunda, terörden temizlenen bölgeler, güvenli ve yaşanabilir hale getirilerek gerçek sahiplerine verilmiştir. Türk Devleti bu ilkeler ışığında terör gruplarıyla mücadelesine kararlı bir şekilde devam etmektedir.” ifadelerine yer verdi.