İşte Hulusi Akar'ın darbe komisyonuna verdiği yanıtlar

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonuna 8 sayfalık cevap verdi. 15 Temmuz darbe girişiminde darbecilere şiddetle karşı çıktığını belirten Akar,

ERKHABER / ERZURUM - Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın Darbe Komisyonu'nun sorularına verdiği 8 sayfalık cevapta dikkat çeken ifadeler şöyle: "Darbe girişiminin başladığı saatten itibaren sabah Akıncı Üssünden ayrıldığım saate kadar hiçbir pazarlık söz konusu olmadı. Hareket özgürlüğümü kaybetmekle birlikte konuşma özgürlüğümü sonuna kadar komutan tavrı içinde sürdürdüm. İlk andan itibaren her şeyi göze alarak veya hiçbir kazancı kaybı düşünmeden darbecilere şiddetle karşı çıktım."  

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, "Darbe girişiminin başladığı saatten itibaren sabah Akıncı Üssü’nden ayrıldığım saate kadar hiçbir pazarlık söz konusu olmadı" dedi. 
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Darbe Komisyonu'nun sorularına cevap verdi. Akar'a komisyon tarafından 10 soru yöneltildi. Akar da bu sorulara 8 sayfalık bir cevap verdi. Komisyonun, "15 Temmuz 2016 günü MİT'ten gelen istihbaratta MİT'e yönelik bir operasyondan söz edildiği, bunun mahiyeti üzerine MİT Müsteşarı ile görüşme yaptığınız ifade edilmektedir. Kamuoyuna intikal eden bu bilgilerden hareketle nasıl bir kanaate ulaştınız ve hangi önlemleri aldınız?" sorusuna Akar, "15 Temmuz tarihinde öğleden sora makam odasında çalışırken, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler yanıma gelerek; Sayın MİT Müsteşarının telefonla kendisini aradığını, bir binbaşının müsteşarlığa gittiğini ve birtakım bilgiler verdiğini, önemine binaen konunun teferruatını anlatması için Müsteşar Yardımcısını Genelkurmay Karargahına göndermek istediklerini, daha sonra MİT Müsteşar Yardımcısının Genelkurmay İkinci Başkanının makamına geldiğini, MİT Müsteşar Yardımcısının kendilerine bilgi vermek için müracaat eden Kara Pilot Binbaşının 'O gece bir faaliyet olacağını ve MİT Müsteşarının alınacağını' bildirdiğini söyledi ve müteakiben MİT Müsteşar Yardımcısının Genelkurmay Karargahından ayrıldığını' söyledi. Konunun ehemmiyetine binaen, derhal telefonla MİT Müsteşarını arayarak Genelkurmay Karargahına davet ettim" cevabını verdi.
Akar, cevabında şunları kaydetti: 
"Saat 18.30'da Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezine (SKKHM) Ankara hava sahası ile birlikte tedbiren tüm Türkiye hava sahasında bulunan askeri helikopter ve uçakları da kapsayacak şekilde 'havada bulunan askeri uçak ve helikopterlerin üslerine dönmesi, yeni kalkışlara da izin verilmemesi' direktifini verdim. Daha sonra emrimin 19.06'da Hava Kuvvetleri Komutanı ile Hava Kuvvetleri Komutanlığına ve başta helikopterlerin bulunduğu Kara Havacılık Komutanlığı olmak üzere diğer ilgili adreslere ulaştığını öğrendim."
MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı bilgilendirmek istediğini söylediğini belirten Akar, "MİT'ten gelen bilginin teyidi ve netleştirilmesi bakımından ve bilgide belirtilen uçuş faaliyetinin somutlaşması ihtimaline binaen, bu hususun açıklığa kavuşturulması için Genelkurmay Karargahında bulunan Kara Kuvvetleri Komutanına derhal; Kurmay Başkan İhsan Uyar Paşa ile gerektiriyorsa olay yerinde tutuklama veya gözaltı yapılması için Adli Müşavir ve Merkez Komutanlığından personel de alarak Kara Havacılık Komutanlığına gitmesini, şüphe uyandırmadan başka bir gerekçe göstererek hangarlarda uçakların ve helikopterlerin durumuna bakmasını, gelen istihbaratın doğruluğunu tetkik etmesini ve gerekli gördüğü her tedbiri almasını emrettim" ifadelerine yer verdi.
Orgeneral Akar, Ankara Garnizon Komutanı Korgeneral Metin Gürak'ı arayarak Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Merkez Komutanlığına gitmesini, hiçbir tankın ve zırhlı aracın birlik dışına çıkmasına müsaade edilmemesini emrettiğini ifade etti.
"MİT'ten size ulaşan istihbarat bir darbe girişimi kuşkusu yönünde mi yoksa MİT'e yapılacak bir operasyon muydu?" sorusuna Akar, "MİT'ten gelen istihbaratta darbe söz konusu olmayıp MİT Müsteşarına karşı yapılacağı iddia edilen bir operasyon ile ilgiliydi. Ancak, son zamanlarda adam kaçırma, suikast gibi bazı kişilere operasyon yapılacağı hakkında duyumlar alınmaktaydı. Bu duyumlarla ihbar konusu olay birlikte değerlendirildiğinde daha büyük bir planlama olabileceği şüphesiyle belirtilen tedbirler alınmıştır" karşılığını verdi.
Türk hava sahasının kapatılması emrine ilişkin soru üzerine Akar, "SKKHM, verilen bir emri en kısa sürede en güvenli ve en etkili şekilde Türkiye'nin en uç noktasındaki birden fazla birliğe/üsse/hava meydanına/hava araçlarına/gemilere kadar ulaştıran en süratli ve en etkili bir araçtır. Dolayısıyla direktifin, Hava Kuvvetleri Komutanına ve Muharip Hava Kuvvetleri Komutanına zamanında iletilmesi konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Söz konusu emrim aynı zamanda ve aynı yöntemle ilgili/yetkili diğer merkezlere de zamanında ulaştırılmıştır" dedi.
FETÖ/PDY örgütünü güvenlik açısından tehdit olarak gören herhangi bir rapor ya da bilginin kendisine sunulup sunulmadığının sorulması üzerine Akar, "YAŞ'ta değerlendirmeye girecek bütün general/amiraller, tüm kurmay ve sınıftan albaylar, hassas kaynak ve iltisak araştırması kapsamında MİT'e ve EGM'ye sorulmak suretiyle devletin ilgili makamlarından elde ettiğimiz bilgiler doğrultusunda kapsamlı, ciddi ve titiz çalışmalar yapılmıştır. Bunlara ilave olarak, yapılan çalışmalar Kuvvet Komutanları ile paylaşılarak kendi personeli ile ilgili yazılı kanaat ve değerlendirmeleri alınmış ve Kuvvet Komutanları ile bire bir görüşülerek, emekliye sevk edilecekler, göreve devam edecekler ve terfi ettirilecekler üzerinde detaylı çalışmalar yaptırarak en iyi sonucu alabilmek için her türlü gayret gösterilmiştir" ifadelerini kullandı.
Komisyonun, "FETÖ’nün en önemli hedeflerinden birisinin TSK olduğu kamuoyunda sürekli gündemdeydi. FETÖ’nün TSK’ya sızmasının fark edilemeyişinin sebebi kanaatinizce nedir?" sorusuna Akar, "FETÖ/PDY’nin tarafımızdan fark edilmemesi söz konusu değildir, tabi ki fark edilmiş ve hatta en üst seviyede risk olarak tanımlanmıştır. Bu kapsamda alınan tedbirler 5’inci soruya verilen cevapta ayrıntılı olarak izah edilmiştir. Ayrıca yakın geçmişe kadar bu yapılanma (FETÖ) ve dini motifli hareketin tüm kamuoyunca malum olduğu bir gerçektir. Bu yapılanmanın devletin sivil, asker ve polis tüm kurumlarına uzunca bir süredir yavaş ve sistematik bir şekilde kendisini gizlemek suretiyle sızarak, işi bir darbe ile seçilmiş hükümeti devirmeye, TSK’yı ve Türkiye’yi kontrol altına alma noktasına getirmeye cüret etmesi, devletin diğer kurumları da dahil pek çok kimsenin beklemediği bir durumdu. Ancak, yakın geçmişte yaşanan gelişmelerin (07 Şubat, MİT tırları ve 17-25 Aralık vb.) böyle bir hainliğin varlığının somut bir şekilde ortaya çıkmasını sağlamasıyla birlikte, yukarıda 5’inci soruya verilen cevapta ifade edilen tedbir ve çalışmalarımız tereddütsüz olarak alınmış ve uygulanmış ve TSK'nın kendi içerisindeki hainleri temizleme gayretleri en üst seviyeye çıkarılmıştır. Genelkurmay Başkanlığı görevine başladığım günden itibaren etkili ve süratli kararlar alınmasına çalışılmıştır. Bu konuda Kuvvet Komutanlarına ve ilgili personele müteaddit emirler tarafımdan verilmiştir" cevabını verdi.
"Darbe girişiminde sizin etkisiz hale getirilişiniz, Akıncı Üssü'ne götürülmeniz ve Çankaya Köşkü’ne getirilişinizi anlatır mısınız? Zorla götürülme sırasında boğazınızın kemerle sıkılması ve görüntülere yansıyan yaralanma iddialarına ne dersiniz? Bir kurtarma operasyonuyla mı kurtarıldınız, darbecilerin başarılı olamayacaklarını anladıktan sonra sizi serbest bırakmalarıyla mı serbest kaldınız? Akıncı Üssü’nden nasıl çıktığınızı anlatır mısınız?" sorusunu Akar, "Odamda çalışmakta iken zorla alıkonuldum. İçeriye girenlerden birisi ayağa kalktığım esnada beni iterek sandalyeye oturmamı sağladı ve o sırada arkadan bir başkası elinde el havlusu tarzında bir şeyle hem ağzımı hem burnumu kapatarak nefes almamı engelledi. Bu esnada kolunu boğazıma doladı ve sıktı, muhtemelen boğazımdaki yara bu esnada oluştu. Ellerimle burnumu açmaya çalışırken bir başkası ise plastik kelepçeyi bileklerime taktı. Kelepçe özellikle sol bileğimi aşırı sıktı ve yaraladı. Bu arada tekrar bağırmaya başladım ve kelepçeyi açmalarını istedim. Bunun üzerine tahminen Mehmet Dişli’nin onayıyla ağzı kör bir komando bıçağı ile kelepçeyi kesmeye çalıştılar, fakat kesemediler. Tekrar bağırmam üzerine epey uğraştıktan sonra kesmeyi başardılar. Bu mücadelenin ardından çok kısa bir süre sonra kendimi misafir koltuklarının olduğu yerde otururken buldum. Tüm bu yaşananlar esnasında hareket özgürlüğümü kaybetmekle birlikte konuşma özgürlüğümü sonuna kadar Komutan tavrı içinde sürdürdüm.
"Darbe girişiminin başladığı saatten itibaren sabah Akıncı Üssü’nden ayrıldığım saate kadar hiçbir pazarlık söz konusu olmadı" diyen Akar, "Bunun yerine gayet açık, sert, öfkeli yorumlarımı sürekli ifade ettim. Türkiye’yi Suriye’ye, Mısır’a çevirdiklerini, Balkan Savaşı’ndan beter ettiklerini, hendeklerdeki asker-polis kardeşliğini tahrip ettiklerini sabaha kadar birçok kez tekrar ettim. İlk andan itibaren her şeyi göze alarak veya hiçbir kazancı-kaybı düşünmeden darbecilere şiddetle karşı çıktım ve yaptıklarının çok büyük bir yanlış olduğunu, bu işten derhal vazgeçmeleri gerektiğini, yanlış yolda olduklarını tekrar tekrar söyledim.
Hatta emir subayımın Genelkurmay makam odasında alnıma silah dayadığı anda dahi inandıklarımı ve karşı görüşlerimi tavizsiz olarak söyledim, bu işe son vermelerini ve teslim olmalarını defaatle telkin ettim" açıklamasında bulundu.
Akar, cevabında şunları kaydetti: 
"Sayın Cumhurbaşkanımızın, Sayın Başbakanımızın konuşmalarının ve nihayet Sayın Cumhurbaşkanımızın Atatürk Havalimanı'nda toplanan kalabalığa canlı yayında yapmış oldukları hitabın, darbeci hainlerin bütün ümitlerini yok ettiğini değerlendiriyorum. Ümitleri yok olan darbecilere sabah 08.00 civarında sabaha kadar söylediğim hususları bir kez daha tekrarlayarak “Kendilerinin battığını, bir erkeklik yapıp daha fazla insanın zarar görmesini önlemek üzere bu rezaleti durdurmalarını ...” ifade ettim. Sabaha kadar birçok kez beni Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Başbakan ile telefon ile görüştürmelerini, bu hareketi durdurmalarını, güneş doğmadan birlikleri kışlalarına döndürmelerini, böylece rezilliğin bitirilmesini söylemiştim. Ancak görüştürmemişler ve menfur girişimlerini durdurmamışlardı.
Bu sefer, başarılı olamayacaklarını anlayan darbeciler, cep telefonu vasıtasıyla beni Sayın Başbakan ile görüştürdüler. Sayın Başbakanımıza hiçbir pazarlık söz konusu olmadan, askeri savcı, cumhuriyet savcısı, polis ve inzibata teslim olacaklarını ifade ve kabul ettiklerini söyledim. Üssün bombalanmaya başlamasıyla birlikte yaptıkları hainliğin içinden çıkılmaz bir hal aldığını gören darbeciler, beni serbest bırakmaya mecbur kalmışlar ve sonrasında bir helikopterle Başbakanlığa götürmüşlerdir."
Komisyonun, "Akıncı Üssü’nden Çankaya Köşkü’ne geldiğinizde yanınızda darbeci General Mehmet Dişli de bulunuyordu. Mehmet Dişli, ifadesinde 'Ben başından itibaren Sayın Genelkurmay Başkanının yanındaydım. Bu işin tarafı değil mağduruyum. Beraber başından sonuna kadar krizi yönettik. En son, kendisiyle Çankaya’ya Sayın Başbakanımızın talimatıyla gittik. Oradan da krizin kapanmasını birlikte yönettik' şeklindeki sözleriyle Sayın Başbakan tarafından çağrıldığını iddia etmektedir. Sizi taşıyan helikopter pilotu da darbecilikten tutuklandı. Bu hususlara açıklık getirir misiniz?" sorusuna Akar, "Darbeciler bu noktada artık bir şey başaramayacaklarını sanırım gördüler ve sizi görüştüreceğiz dediler. Bir cep telefonu getirip Sayın Başbakan ile görüştürdüler. Daha sonra bir araçla helikopter pistine gittik. Bir çok helikopterin olduğu pistte yoğun bir hareketlilik vardı. İşaret ettikleri bir helikopteri çalıştırdılar. Fakat içlerinden birisi 'üsten kalkan helikopterlere ateş edilebileceğini' söyleyince, 'Genelkurmay Başkanın içerisinde olduğunun belirtilmesi gerekir' gibi bir şey söylendi. Hatta helikoptere binerken, Mehmet Dişli’ye 'Sen de kal' dediğim halde, bu hususu belirterek 'ben telefon ile irtibat kuracağım' dedi. Helikopter hareket ederken telefon ile bu durumu bir yerlere iletti. Helikopter havadayken de bir yerler ile irtibat halindeydi. Helikopterin Çankaya Köşkü'nde Başbakanlığa inmesinden sonra Başbakanlık Müsteşarı tarafından karşılandım ve müteakiben Başbakanlık binasına girdik. Müsteşar Bey ile baş başa iken, bana peşimden gelenin kim olduğunu sordu, cevaben; Mehmet Dişli olduğunu söyledim ve yaşadığım olayları kısaca özetleyerek onun da göz altına alınmasının uygun olacağını değerlendirdim. Zaten bilahare gözaltı işlemi yapıldığını öğrendim" şeklinde cevap verdi. 


20.05.2017 17:03:56