DEAŞ’ın ilk kurulduğu yıllarda “Tevhit ve Cihat Cemaati” ismi ile sahneye çıktığını ve 2004 yılı itibariyle “Irak el Kaidesi” adını aldığını belirten Dr. Savaş Eğilmez, “2006 yılında birkaç grup ile birleşerek “Irak İslam Devleti” ismini kullanmaya başladı. Nisan 2013 tarihinden itibaren terör örgütünün adı “Irak ve Şam İslam Devleti” olarak değişti. Örgüt, Temmuz 2014 tarihinde, sözde Hilafeti ilan ederek “İslam Devleti” ismini aldı.” dedi.
Atatürk Üniversitesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Savaş Eğilmez, DEAŞ’ın büyük bir çöküş içinde olduğunu ifade ederek, “DEAŞ terör örgütü, son aylarda Irak’ta kontrol ettiği bölgelerin yarısını, Suriye’de ki topraklarında neredeyse dörtte birini kaybetti. Bunun yanında Türkiye’nin düzenlediği Fırat Kalkanı Harekâtı ile Suriye-Türkiye sınırında anahtar bir bölge olan Azez-Cerablus hattından da atıldı. Terör örgütü şimdilik Irak ve Suriye’de özellikle Fırat Nehri boyunca bazı bölgeleri elinde tutuyor. Ama şu anda hakimiyet alanı daralmış, finansal durumu kötüleşmiş, yabancı militanlarının sayısı gittikçe azalmış ve hem lider kadrosu içinde hem de militanları arasında moraller iyice bozulmuş durumda.” diye konuştu.
“60 yılda 200 terör örgütü”
DEAŞ’ın bu çöküşünün yaşayan ilk terör örgütü olmadığını söyleyen Atatürk Üniversitesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Savaş Eğilmez, “II. Dünya Savaşından beri yaklaşık 200 terör örgütü faaliyete geçmiş veya geçirilmiştir. Bunlar, DEAŞ’ın başına gelecekler için tarihi bir ışık tutuyorlar. Bu 200 örgütün kuruluşlarını, eylem taktiklerini, büyüme ve küçülmelerini inceleyince, aynı akıl tarafından kuruldukları, yönetildikleri ve hepsi için aynı yolun çizildiği açıkça görülmektedir. Bu örgütler hakimiyet alanlarını kaybedince kendilerini yenilemek, azalan güçlerini hem militan hem de silah, araç-gereç bakımından yeniden ikmal etmek ve gelecekteki operasyonlarını planlamak için yeni sığınaklar bulmaya çalışırlar. Bazı durumlarda da faaliyet gösterdikleri ülkenin dışına çıkarlar. Örneğin, Taliban Afganistan’da yenilince Pakistan’a kaçmış ve faaliyetlerini orada organize etmiştir. DEAŞ türü terör örgütleri kaybetmeye başlayınca faaliyette bulundukları ülke içerisinde kendilerine daha uygun alanlara çekilirler. Mesela Somali’de faaliyet gösteren Eş-Şebab, bölgede güç kaybetmeye başlayınca 2015 yılından itibaren Somali’nin güneyinde Juba Nehri vadisine yerleşmiş ve terör faaliyetlerine orada devam etmiştir. İşte aynı akıl tarafından organize edilen bu terör örgütleri işlevlerini kaybedip, güçlerini yitirince bazen de kalabalık kentlere sızıp, sivil insanların içerisinde efendileri tarafından bir daha çağrılacakları zamana kadar uyku moduna geçerler. Şimdi önemli olan üst aklın yani küresel güçlerin, büyütüp ortaya çıkardığı DEAŞ’ın önümüzdeki günler de hangi stratejiyi uygulayacağıdır. Birçok bölgede aynı anda baskı altına alınan ve binlerce militanı olan DEAŞ, kalabalık nüfusların yaşadığı kentlere sızıp kendini kamufle edecektir. Çok uluslu bu terör örgütünün liderlerinin ve militanlarının bir kısmı Suriye’de, bir kısmı Irak’ta, bir kısmı da geldikleri Avrupa’ya dönüp batı kentlerinde uyku moduna geçecekler.” diye konuştu.
Küresel güçlerin terör örgütleriyle İslam dünyasını zayıflatıp, parçalamaya çalıştıklarını, hem de milyarlarca dolar kazandıklarını kaydeden Dr. Eğilmez, şöyle konuştu:
“II. Dünya Savaşından sonra, küresel güçler, enerji kaynakları veya stratejik açıdan önemli olan bölgeleri, kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmek için 200’e yakın terör örgütü kurdu. Yüzbinlerce masum insanın ölümüne, milyonlarca insanın mülteci olmasına neden oldular. Bu terör örgütleri sayesinde, küresel güçlerin hizmetindeki silah ve uyuşturucu tacirleri milyarlarca doları ABD ve Batılı ülkelere aktardı.”
07.11.2016 11:51:25