Ölüm mukadderdir ve ölüm yaşadîğımız bu dünya için kaçınılmaz bir sondur. Bu değîsmeyen bir kader ve ilahi bir hakikattır. Hiçbir rahatsızlık geçirmeyenler de vakti günü gelince hayata veda ederler. Şair " Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber/ Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber" gibi şiirsel bir teslimiyetle ölüme beşeri bir güzellik katar. Ölüm nedeni olan türlü türlü hastalıklar var ve bu hastalıkların da sebepleri var. Hayatında bir damla içki almamış olanlardan da siroz'dan ölen sayısız nice insan var. Rahmetli Mehmet Âkif Ersoy da bunlardan biridir. Atatürk'ün vefat gününde; vefat nedenini alkola bağımlı siroz hastalığına bağlayarak manşetten haber yapan bilinen malum bir gazete çok hem de çok çok ayıp etmiştir. Ölüm gününde çirkin ve çok saygısız ve çok yakışıksız bir haber olmuştur bu...
Atatürk rahmetli Âkif gibi bir karaciğer hastalığı olan siroz'dan vefat etmiştir. Ölüm gününde O'nu anmadan vefatının nedenini alkole bağımlı siroz olarak manşetten vermek Atatürk'e bir günah çıkarmak çabasıdır. Maksatlı bir algı yaratmak gayretidir. Günahsız olduğunu (!) sananlar da bir sebepten ölürler. Atatürk'ün de bir insan olarak şüphesiz hepimiz gibi Allah'a karşı bireysel kusur ve günahları elbette olmuştur. Ama bu millete karşı hiç borçlu kalmadan, görevini yapmanın huzuru ile alnı açık ve yüzü park olarak bu dünyaya veda etmiştir.
Bırakın borcunu, aksine Türk milletine karşı çok üstün hizmetleriyle ve yaptıklarıyla bizden çok çok alacaklı bir Türk evlâdı olarak çok genç ve en verimli olacak bir yaşta aramızdan ayrılmıştır. Yıkılan Osmanlı devletinin küllerinden yepyeni bağımsız ve özgür bir devlet kuran Atatürk'ün, Allah'tan başka, Türk milletine karşı nasıl bir borcu olabilir ki? Söyler misiniz? O bu dünyadan milletine karşı borçlu değil, fakat çok çok alacaklı mústesna bir büyük lider olarak gitti. Atatürk'ün tarihsel kişiliğini lekelemeye çabalamak ve laf yetiştirmeye kalkışmak, kalkışanları zavallı kılar.
Onun varsa bir borcu o da ancak yüce Allah'adır. Yüce Allah bizlere "Bana şirk koşmadan ve kul hakkına girmeden gelin" demiyor mu? O müstesna insana bir de bu gözle ve bu ahlâki anlayışla bakın lütfen. O Yaradan'a asla şirk koşmadı, kul hakkına hiç ama hiç el uzatmadı. İçmiş olabilir. Keşke içmeseydi. O'nun bu bireysel tercihi, O'nun bu vatana ve bu millet için yapmış olduğu muazzam görev ve hizmetlerini gölgelemez. Kaldı ki bireysel kusurunun hesabını ise size, bize değil, her kul gibi yüce Allah'a verir.
Atatürk'e ilk taşı atmaya kalkışanlardan; eli en temiz ve en günahsız olanımız atsın. Olmaz mı?