Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP’nin sistem değişikliğini “Türkiye rejim değişikliğine gidiyor” şeklinde yansıttığını belirterek, Türkiye’nin rejimle alakalı attığı bir adımın olmadığını, sadece bir sistem değişikliğine gidildiğini söyledi.
ERKHABER- TRT’de katıldığı programda gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dikkat edin CHP işi saptırıp ‘bunlar rejim değişikliğine gidiyor’ diyor. Bizim böyle bir derdimiz yok, bu iş 1920’de bitmiş. Türkiye’nin artık rejimle alakalı attığı bir adım yok. Artık sadece bir sistem değişikliği ile ülkemizde geleceği inşa etmenin adımını atıyoruz” dedi.
Yeni sistemde Cumhurbaşkanının yardımcıları ile ilgili ve “Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan sonra ne olacak” sorusuna cevap veren Erdoğan, ”Diyelim ki 1 veya 2 tane yardımcı olacak ben isem. Ya da bir başkası ise. Bunu hükümet ucu açık bıraktı, 2 tane de yardımcı olabilir. Yurtdışına çıktığı zaman vekili yönetecektir. Şahsımla alakalı soruya gelince, bu sorunun cevabı da çok çok önemli ama çok da değerler silsilesi içinde bana göre basit. Benim 16 Nisan’a kadar ömrümün olduğunu bana kimse garanti edemez. Bunlar samimiyetsiz bir yaklaşımın ifadesidir. Biz kendimize bir sistem yapmıyoruz, ülkemizin geleceği için bir sistem inşa ediyoruz. Bu sistem geleceği sağlama almak için kurulan bir sistemdir” diye konuştu.
Parlamenter demokrasi ile Türkiye’nin yönetildiğini, Türkiye’nin bu dönemde koalisyonlar, darbeler görüldüğünü, istikrarsızlık ve güvensizlik olduğunu belirten Erdoğan, “Sürekli olarak hükümetlerin değiştiği dönemler yaşadık, hükümetlerin sık sık değişmesi ülkemizde istikrarsızlığın en önemli boyutu oldu. Ülkemizde 1950’den bu yana 67 yılda 48 hükümet kuruldu. Bu süre içinde İngiltere’de 15 hükümet kurulmuş, Almanya’da 24, Amerika’da 17 başkan seçilmiş, Fransa’da 11 cumhurbaşkanı görev yapmış, İtalya’da 41 hükümet kurulduğu için çözümü tek parti iktidarını zorunlu kılmakta buldular son yaptıkları seçimde. Bu bir gerçeği gösteriyor. Artık bu iş böyle yürümez. Bizim ne yapıp yapıp sistem değişikliğini, dikkat edin CHP işi saptırıp ‘bunlar rejim değişikliğine gidiyor’ diyor. Bizim böyle bir derdimiz yok, bu iş 1920’de bitmiş. Türkiye’nin artık rejimle alakalı attığı bir adım yok. Artık sadece bir sistem değişikliği ile ülkemizde geleceği inşa etmenin adımını atıyoruz. Fani olan değil, baki olan bir yapıyı oluşturalım. Oda sistemdir. Bu milletin beka-i temadisi bu kurulacak sistemle devam eder inşallah” şeklinde konuştu.
“Mevcut sistem önerisi terörle mücadele ve ekonomik büyüme anlamında Türkiye ne tür imkanlar kazanacak?” sorusuna cevap veren Erdoğan, terörde son birkaç ay içinde bugüne kadar görülmemiş bir operasyonlar zincirini devam ettirdiğini, şu anda Güneydoğu ve Doğu bölgesinde bugüne kadar girilmemiş ya da çok az girilmiş olan bölgelere asker ve polisin ciddi bir dayanışma içinde girdiklerini ve ciddi başarılar elde ettiklerini kaydetti. Erdoğan, “Lider kadrolar oralarda ele geçiriliyor. Bu inanıyorum ki yeni sistem ile biz terörle mücadelede çok daha seri neticeler alacağız. Şu ana kadar arkasında bölücü terör örgütlerini gören eş başkanlar oldu, çıkıyor açık açık ‘bizim arkamızda PKK, PYD, YPG, DHKP-C var’ diyor. Bütün bunlar sayılıyor ama öyle bir yapı var ki, bu yapı içinde bunlara anında müdahale yapamıyorsunuz. Başkanlık sisteminde bunun kararını net verir adımını atarsınız. Çünkü bu işler gecikmeye tahammülü olan işler değil. Hükümetimizin kararlı adımları ile atılan adımlar var. Anayasanın amil hükümleri, yasalar bu işe yol veriyor. Ama bu işletilmedi. Şimdi işletilince bakınız birçok taş yerine oturmaya başladı. Bu parlamento için de yerel yönetimler için de geçerli. Yerel yöneticilerin dokunulmazlığı da yok. Dokunulmazlığın kaldırılmasını kendileri talep etmişti, dokunulmazlıklar kaldırıldıktan sonra kendilerine davet yapılan milletvekillerinin bir kısmı ifade verdiler, serbest kaldılar. Bir kısmı kaçtı, yurtdışındalar, bir kısmı da yakalandı ve ifadeleri alındıktan sonra şuanda içeride. Yerel yöneticilerde çok ciddi yolsuzluklar var. Devletin yerel yönetimlere verdiği parasal destekler var. Nüfusa dayalı olarak devletten aldığı belli bir yardım var. Bu yardımlar hizmete değil dağa gidiyor. Bu paralar ne yazık ki, maaşlara varıncaya kadar alınan ücretlerin yarısı terör örgütüne, yarısı kendilerine verildi. Bütün o çukurlar, kanallar devletin araç ve gereçleri ile açıldı. Maalesef Güneydoğu insanca yaşamanın imkanlarını kaybetti. Benim Kürt kardeşimin insanca yaşama hakkı yok mu, Zaza, Arap kardeşimin insanca yaşama hakkı yok mu? Bir kısmı şehirlerini terk ettiler. Siirt boşaldı, Şanlıurfa’da Arap kardeşlerimiz vardı, boşaldı. Can korkusu nedeniyle terk ettiler. Bir taraftan biz onların temsilcisiyiz diyeceksiniz, öbür taraftan kan gövdeyi götürüyor ve silah zoruyla oy alacaksınız. Bunlar demokratik bir süreç içinde alınmış oylar değil. Silah zoruyla alınmış oylardı. 16 Nisan aynı zamanda bu işin barış ile darbe tehdidi vesairenin birbirinden ayrıştırıldığı gün olacak. Benim milletim artık milli irade olarak iradesini rahatlıkla ortaya koyabilecektir” ifadelerini kullandı.
Koalisyon dönemleri ve tek partili hükümetler dönemlerine ilişkin ekonomi ile ilgili örnekler veren Erdoğan, “Ekonomiye gelince, Türkiye koalisyonlar döneminde ortalama yüzde 4, tek hükümet döneminde, onların iktidarları döneminde yüzde 5,5 büyüme kaydetmiştir. Biz bunu 1991’den bu yana hep tek hükümetler dönemini ele alırsak milli gelirimiz iki kat daha fazla büyüyecekti, bugünkünden iki kat daha zengin olacaktık. Bunu yakalayamadık. Enflasyonda da koalisyon dönemlerinde de, tek parti hükümetleri döneminde de 2,5 kat daha fazladır. Koalisyon dönemleri ciddi zayıfı, mesela bizim dönemlerimizde bu 2,5-3 kat daha fazla olmuştur. Faiz oranları bakımında koalisyon dönemleri ile tek parti dönemleri arasında 5 kata yakın fark vardır. Bugün ile karşılaştırdığımızda bu 10 katı geçiyor. Örneğin, biz göreve geldiğimizde devletin borçlanma faizi yüzde 63’dü, şimdi tek haneli rakamda. Bir ara Gezi olayları öncesi 4,6’ya kadar düşmüştü. Bunu hazmedemeyenler Türkiye’ye Gezi olayları ile böyle bir sıkıntıya soktular. Tekrar çift haneli rakamlara doğru Türkiye yöneldi, böyle bir durum ile karşı karşıya maldı. Yüzde 63 devletin borçlanma faizinin olduğu dönemde de o zaman enflasyon yüzde 30’du, daha sonra enflasyon tek haneli rakama düştü. Uluslararası yatırımlara gelince, bu noktada çok ciddi bir hedef yakaladık. Türkiye artık güvenli bir liman oldu. Bu bölünmüş yolların ciddi bir kısmı otoyollar statüsünde yapılmış yollardır, barajlar bu dönemlerde yapıldı, örneğin köprüler, 25-30 tane havalimanının büyük bir kısmını çeşitlendirme ile bu dönemde yaptık. Yoksa biz geçmiş dönemdeki mantıkla olsaydı biz kendi kasamızdaki paralarla bunları yapamazdık. Öyle bir güvenli hale geldik ki, bize yabancı sermaye ‘ben burada yaptığım yatırımla kazanırım’ diye baktı. Güvenli bir liman olmak budur. Ben daha önce de teğet geçecek dedim, geçti. Şimdi aynı şeyi yine söyledim, kredi derecelendirme kuruluşları birçok şey söylediler, aynı şeyi söyledim. Şimdi olumlu sinyaller gelmeye başladı. Bu ülkenin ekonomi kaderini onlar değil biz belirleyeceğiz” açıklamasında bulundu.
İşadamlarına yaptığı istihdam çağrısını da hatırlatan Erdoğan, “Şu anda yoğun bir şekilde alımlar devam ediyor. Şimdi bir şey daha geliyor, mevsimsel istihdam süreci geliyor. Şimdi onların alımları ile beraber istihdamdaki bu sıkıntıyı da biz süratle aşacağız. Ekonomide Türkiye’nin her hangi bir sıkıntısı yoktur” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “16 Nisan inşallah Batı’da ve dünyada önüne engel konulan vatandaşlarımın da sevindiği günler olacaktır” dedi.
TRT’de katıldığı programda yurtdışındaki Türk vatandaşlarına seslenen Erdoğan, “Hangi engeli koyarlarsa koysunlar, sizler için ilan edilen tarihler içinde sandığa giderek oylarınızı mutlaka kullanın. Kullanacağınız oylar batıdaki tüm ülkelere en güzel cevap olacaktır. Sizin iradenizi kimsenin engellemeye hakkı yoktur. 16 Nisan inşallah Batı’da ve dünyada önüne engel konulan vatandaşlarımın da sevindiği günler olacaktır” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yenikapı ruhu ile ilgili tavandan umudunu kestiği için tabana hitap ettiğini söyledi.
TRT’de katıldığı programda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin, “15 Temmuz bize aslında çok çok nemli bir şeyi de öğretti. 15 Temmuz kısa bir sürecin tabi neticesi değil geçmişe doğru baktığımızda bu işin 40 yıllık bir mazisi var. 40 yıllık bir mazinin neticesidir. O gece yapılan bu kalkışma hareketi karşısında bizim milletimizin duruşu acaba o neyin ifadesiydi. Ona geldiğimizde, orada ben milletimizin imanını görüyorum, vatan sevgisini görüyorum, millet sevgisini görüyorum ve onların sadece bizim yaptığımız bir davetle meydana dökülmesini, havalimanlarına dökülmesini, bu aşkın bir neticesi olarak görüyorum ve eğer bu inanç olmazsa zaten siz böyle bir netice alamazsınız. Meydanlarda söylüyorum. Özellikle Akif'in ‘siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın’ ifadesinde kendini bulan, gövdesini tankların önüne koyan bir nesil var. Bakıyorsun iki paletinin arasından Sabri kendini atıyor, oradan kurtarıyor, ikinci tank geliyor, ikinci tankın yine iki paleti arasında kendini tekrar atıyor. Şu inanca, şu işe, şu gözü pekliğe bak. Sabri oradan çıkıyor ama bunun yanında paramparça olan benim kadın kardeşlerimde var bu tankların sıkıştırması neticesinde ve biz 11 hanım kardeşimizi şehit olarak verdik. 249 şehit var. Sadece şu Külliyenin çevresinde 29 şehit verdik. 36 gazimiz var burada. Türkiye genelinde 2 bin 193 gazimiz var. Bütün bu direniş bir şeye yönelmekte; bu vatanı teslim almak isteyenlere karşı ‘biz bu vatanı sizin gibi hainlere sizin gibi katillere, sizin gibi alçaklara asla teslim etmeyeceğiz’ dediler. Aslında farklı vesayet odaklarına da benim milletimin çok çok farklı bir cevabıydı. O cevabı en güzel şekilde o gece onlar verdiler ve çok daha ilginci o gece her şey belli oldu. Ak sütün içindeki ipliği ayırır duruma geldi benim milletim. O kararlılık hala devam ediyor. Nereye gidersek hangi meydana gidersek gidelim artık 10 binler, 50 binler bakıyorsunuz o meydanlarda, daha büyük meydanlara gitmedik, biliyorum ki, 100 binler bizi bekliyor. 15 Temmuz’un anayasal bir teminat altına getirilmesini istiyoruz. Şimdi kim ‘hayır’ diyor, bakıyoruz Kandil’deki teröristler ‘hayır’ diyor. Kim bunlar, PKK. Beyanatlarını veriyorlar ve diyorlar ki ‘hayır’ deyin. Kim diyor, FETÖ’cüler ‘hayır’ diyor. Bunlar değil miydi 15 Temmuz'da benim milletime karşı darbe girişiminde bulunanlar, benim vatanımı parçalamak isteyenler bunlar değil miydi, şimdi hesaplaşma günü. Demokratik hakkını o gece nasıl demokrasiye sahip çıkarak benim vatandaşım koruduysa, şimdi o gecenin devamı anlamında İnşallah 16 Nisan'da da sandıkta demokratik hakkını çok daha güçlü bir şekilde kullanacaktır, diye düşünüyorum” diye konuştu.
Yenikapı ruhunun süreklilik arz etmediğini belirten Erdoğan, “Gönlümüz arzu ederdi ki Yenikapı ruhu 7 Ağustos'ta kalmasın, devam etsin. Ne için derseniz, çünkü bizim bu anayasa yapılışı ile ilgili Sayın Başbakanın yaptığı ziyaretler olsun, daha sonra bir araya gelmek suretiyle bazı çalışmalar olsun, ne yazık ki tavanda bu işin sürmediğini bize gösterdi. Şimdi tavanda bu iş sürmeyince siz bu adımları hayata geçiremiyorsunuz. Tabi ben şu anda dikkat ederseniz tavandan ümidimi kestiğim için tabana hitap ediyorum. Yenikapı ruhunu tabanda tesis ettirelim istiyorum. Onun için AK Parti’ye gönül vermiş kardeşlerime diyorum, Milliyetçi Hareket Partisi'ne gönül vermiş kardeşlerime diyorum, Cumhuriyet Halk Partisi, HDP, Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisine gönül vermiş kardeşlerime diyorum. Gelin bu liderlerin gerçekleştiremediği bu reformu hep birlikte 16 Nisan sandıkta gerçekleştirelim. 339 milletvekili AK Parti ve Milliyetçi Hareket partisinde olmak üzere bu halk oylaması kararını aldı. Şimdi parlamentoda bu iki partinin omuz omuza vermesiyle böyle bir adım atıldı, tabi bu yeterli değil. Şimdi iş asillere kaldı, o da millet. Milli irade zaten en önemlisi, zaten parlamentoda başkanın arkasında da o yazıyor ‘Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.’ Şimdi biz bu hakimiyetin gerçek sahibi olan milletimize diyoruz ki, gelin siz tabanda el ele millet olarak ‘ey parlamentodakiler siz yapamadınız ama şimdi biz bu anayasanın en azından cumhurbaşkanlığı sistemine yönelik olan boyutunu biz halledeceğiz’ deyin. Şimdi biliyorsunuz anayasanın tümü ile değişikliği söz konusu değil, sadece cumhurbaşkanlığı sistemine yönelik olan boyutu söz konusu, bunu biz yapacağız. Milletim bu eksik kalan kısmı inşallah 16 Nisan’da sandıkta gerçekleştirecektir. Bu güvenim var, bunu meydanlarda, şu anda gittiğim her yerde okuyorum ve milletim bizi mahcup etmeyeceğine de inanıyorum” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sisteme bağlı istikrar ve güvenin 16 Nisan müjdesiyle rayına oturacağını söyledi.
TRT'de katıldığı programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gelişmeleri istikrarlı bir şekilde sürdürmenin yolu sisteme bağlı hale gelmektir. Sisteme bağlı bir istikrar ve güven, 16 Nisan müjdesiyle rayına oturacaktır" dedi.
Programın başında Dünya Kadınlar Günü kapsamında Bursa’dan Ankara’ya giden otobüsün geçirdiği kaza nedeniyle 7 kadının hayatını kaybetmesi ve 30’a yakın kadının yaralanmasına değinen Erdoğan, hayatını kaybedenlerin yakınları ile Metal-İş Sendikasına baş sağlığı ve yaralılara acil şifa diledi.
Sistem değişikliğine neden ihtiyaç duyulduğu konusundaki soruyu cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, başkanlık sisteminin 14 yıllık geçmişte birçok gerçek öğrettiğini, nerede sıkıntı yaşayıp, nerede rahat bir çalışma zemini yakaladıklarını öğrenme fırsatı bulduklarını belirterek, “Bildiğiniz gibi bizler çok ciddi sayıda milletvekilleriyle parlamentoya girdik, örneğin ilk seçimde bizler yüzde 34,4 olmak suretiyle neredeyse anayasayı değiştirme noktasına geldik ama buna rağmen birçok sıkıntıyla karşı karşıya kaldık ve bunu başaramadık. Çünkü zaman oluyor içinizden fire verebiliyorsunuz, ikinci seçimde oranımız çok daha yükseldi ama bu sefer milletvekili sayısında bir düşüş söz konusuydu. Üçüncü defa neredeyse yüzde 50’ye dayandık, orada da milletvekili sayımız biraz daha düştü ve yine bu anayasa değişikliğini hedefimiz olmasına rağmen gerçekleştiremedik. En önemlisi, muhalefet şöyle bir yaklaşım tarzı içinde bulunuyor; siz beyaza beyaz diyorsunuz, siz beyaz diyorsanız o siyah diyecektir. Bunun yolu sadece parlamentoda bunu tartışmak, konuşmak değildir, hemen bazı bakanlarımız hakkında bir hafta içinde bir gensoru gelir. Bu gensoruyla siz tabi parlamentoda tıkanıyorsunuz, biliyor ki bu sayı yeterli değil ama buna rağmen bu gen soruyu vermek suretiyle orada bir tıkanmayı meydana getiriyor. Aradan bir müddet geçiyor bakıyorsunuz yine bir gensoru, güven oylaması olaylarında benzer sıkıntılar yaşanıyor. Bütün bunların yanında ülkede istikrarı tehdit ediyor. İstikrar ve güven kalkınmanın, başarının olmazsa olmazıdır" şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanın reddetme ve kabul etme yetkisinin önemini vurgulayan Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti:
"Eğer biz bugün başarılı olabilmişsek bunun arkasında yatan gerçek biz yani aynı ekolden gelen insanlar olarak, Sayın Gül ve benim başbakanlık dönemim, sayın Davutoğlu ve Binali bey dönemi, bizde sıkıntı söz konusu değil, ancak sayın Gül’den önce Sezer döneminde biz bazı sıkıntıları yaşadık. Bu sıkıntılar bize bazı şeyler öğretiyor. Aynı ekolden gelmediğiniz için bakıyorsunuz bir dayatmayla karşı karşıyasınız. Mesela aynı ekolden olmalarına rağmen bir anayasa kitapçığının fırlatılması olayının merhum Ecevit olayında nelere mal olduğunu, hemen ertesi gün ekonomik olarak Türkiye’nin ne gibi bir çöküşle karşı karşıya olduğunu unutamayız. Yine bazı atamalarda istediğim neticeyi alamıyorum, halbuki Cumhurbaşkanı öyle bir şeye ret vermeli veya kabul etmeli ki, örneğin sizin verdiğiniz isim o makama layık değildir, bunu ‘şu nedenlerle kabul etmiyorum’ dersiniz. Biz bunu böyle yaşamadık, tam aksine çok layık olan arkadaşlarımız veto edilmiştir, örneğin Mehmet Şimşek, Avrupa’da gayet iyi yetişmiş bir arkadaş olmasına rağmen, dünyanın en önemli kuruluşunda üst düzey yönetici olarak çalışmış olmasına rağmen aynı şekilde hiçbir gerekçe sunulmadı. 'Ben böyle istiyorum' demekle siz bir başbakanın önünü keserseniz bu, ülkenin istikrarına hizmet etmez. Bizim ise hıza ihtiyacımız var."
14 sene içerisinde ekonomide batı ülkelerle çok ciddi bir yarışın içine girildiğini vurgulayan Erdoğan, "Biz görevi devraldığımız zaman kasa tam takırdı, bizden önceki yönetimlerin sözlerini hatırlayalım, delikli paraya ihtiyacı vardı ülkenin, 6-7 ay memurların, işçilerin, kamuda maaşları ödenmiyordu. Böyle bir dönemden biz bunu devraldık, bırakın sadece maaş ödeme sıkıntılarını biz bir taraftan da süratle yatırımlara girdik ve batının, dünyanın hayranlığını kazandık. Ve bunu batı kendi diliyle, ‘Türkiye bir sessiz devrim gerçekleştirdi’ diye ifade ediyordu. Bu sessiz devrimi biz aynı ekolden gelen ekip olarak aramızdaki dayanışma ile süratle Türkiye’den netice almaya başladık. Örnek olarak o zamanlar Ulaştırma Bakanımız Binali Bey ile ‘ne yapacağız’ diye konuşurken, 79 senede 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapılmış. Biz bunun üzerine 14 senede 18 bin kilometre bölünmüş yol ilave ettik, bu kadar açık ara bir atak var. 25 tane havalimanı varken biz bunun üzerine 30 tane daha ilave ettik ve şimdi 55 tane havalimanımız var. Ve sadece Türk Hava Yolları varken şimdi 6-7 tane şirket var. Eğitimde 250 bin civarında derslik yapmış bir Türkiye var. 81 ilde, 181 üniversitemiz var, bunlar durup dururken olmadı. Sağlıkta ciddi bir reform yaptık, Avrupa’dan hastalar Türkiye’ye getiriliyor. Devletçilik anlayışına teslim olmuş bağnazlığı ortadan kaldırdık. Memurların, işçilerin ve devletin içindeki kurumların hastaneleri ayrıydı. SSK’nın başında şuanda muhalefetin başındaki isim vardı ve onun döneminde de SSK hastanelerinin ne durumda olduğunu iyi biliyoruz. Şimdi ise biz tüm bunları değiştirdik ve tüm illerimizde hatta büyük ilçelerimizde hastanelere kavuştuk. Benim bir sevdam vardı, diyordum ki biz ne zaman şehir hastanelerini büyükşehirlerden başlamak üzere yapacağız. İşte bunlardan 2 tanesini bitirdik, birisi Mersin’de, diğeri Yozgat’ta. Mersin’deki hastane Yozgat’takine göre daha büyük, muhteşem bir hastane. Köyden gelen teyzelerimiz o hastanelerdeki lüksü görünce şok oldular, nasıl dua ediyorlar, bu bizim hakkımız değil miydi? Bunlar süratle devam edecek, ilk etapta 30 büyükşehirde bu hastaneleri kuracağız. Adalet Sarayları, Emniyet Sarayları ve enerji de çok ciddi bir güce ulaştık. Biz geldiğimizde 30 bin megabayt güç varken şuanda 80 bin megabayt kurulu güce sahip olduk, böyle bir konuma geldik. Sayın Özal cep telefonunu getirdi ve onunla birlikte bu süreç çok daha farklı bir aşamaya geldi, gıda ve tarımda yine aynı şekilde, barajlarda hiçbir dönemde yapılmamış barajlar ve göletlerle Türkiye’yi donatıyoruz, donatmaya devam edeceğiz. Bütün bunları istikrarlı bir şekilde sürdürmenin yolu sisteme bağlı hale getirirsek, bu çok daha ideal bir şekilde gidecektir. Onun için sisteme bağlı bir istikrar ve güven inşallah bu 16 Nisan müjdesiyle rayına oturacaktır diye düşünüyorum." ifadelerini kullandı.