Söz, sözlükte: Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan sözcük ya da sözcük dizisi. Bir ya da birkaç heceden oluşan anlamı olan ses birliği, sözcük, laf, lakırdı, kelime, kelam, kavil.
Danimarkalı filozof Søren Aabye Kierkegaard (1813-1855): “İnsanın Tanrı katındaki değeri; imanı kadardır” der.
Bu cümleden esinlenerek diyebilir miyiz: Tanrı katında değerimiz “sözümüz ve sözümüze uydun düşen davranışımız kadardır.”
Kuran’a, Kelamullah (Allah’ın sözü), Kelam-ı kadim (Ezeli, Eski söz) diyoruz. Allah’la insan arasında bir söz, bir ahit vardır. Allah verdiği sözünden dönmez. Sözleşmesine sadıktır.
Söz, Allah’ta fiille beraberdir. Bu anlayış Kuran’da şu ayetlerle ifade edilir:
“Gökleri ve yeri yoktan, eşsiz ve benzersiz yaratan O’dur. Bir işin olmasını murat ettiğinde, ona sadece “ol” der ve o da hemen oluş sürecine girer.”
“Bir şeyi istediğinde, O’nun buyruğu “ol!” demekten ibarettir; hemen oluverir.”
Yaşatan ve öldüren O’ dur. Bir işin olmasını istediği zaman, ona sadece, "ol" der ve o hemen oluşmaya başlar.”
Yuhanna İncil’inin birinci bölümü şu cümlelerle başlar.
“Başlangıçta söz vardı. Söz Tanrı’yla birlikteydi ve söz Tanrı’ydı. Başlangıçta O, Tanrıyla birlikteydi. Her şey O’nun aracılığı ile var oldu; var olan hiçbir şey O’nsuz olmadı. Yaşam O’ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı. Işık karanlıkta parlar ve karanlık onu alt edememiştir….. Söz insan olup aramızda yaşadı.” Hristiyan ilahiyatında son cümlenin açıklamasında Hz. İsa “Söz” olarak adlandırılır.
Kur’an’da da üç yerde “Ol” sözüyle yaratılan Hz. İsa’ya “kelimetullah” (Allah’ın kelimesi) unvanı verilmiştir. (Âl-i İmrân 3/39, 45; en-Nisâ 4/171).
Yüce Allah bize kendini sözüyle açıyor, sözüyle tanıtıyorsa bizden bir söz istiyor: “Allah’tan başka ilah yoktur. İşittik, imam ettik” dememizi.
Sözlerin en kıymetlisin de budur.
İşte bu anlayışla Allah katında değerimiz; “Allah’a verdiğimiz sözümüz kadardır.”
Ancak insanda söz ve davranış bütünlüğü olmadığından dolayı davranışa uygun olmayan söz, söze uygun olmayan davranış Allah katında değer bulmamaktadır. Allah katına ulaşan değerli sözü ve davranışı değersiz kılmak da ne kötü bir durumdur.
“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.” Saff.2-3.
Sözleriyle ve davranışlarıyla hem kendilerini hem kendi dışındakilerini hem de Allah’ı aldatanların tutumlarını Kuran açığa vurur: “İman edenlerle karşılaştıkları zaman: “İman ettik.” derler. Şeytanlarıyla baş başa kalınca ise: “Biz sizinle beraberiz, ancak biz (iman edenleri) alaya almaktayız.” derler. (2/Bakara 14).
“Allah’a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söyledikleri için O da kalplerine, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar (sürecek) bir nifak soktu.” Tevbe 77.
Demek ki “Onlar, kalplerini Allah’ın temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyada bir rezillik, ahirette de pek büyük bir azap vardır.”
“O zaman münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunanlar, müminler hakkında: “Kendilerini bir şey zanneden şu basit adamları dinleri ne fena aldatmış!” diyorlardı. Hâlbuki kim Allah’a güvenip dayanırsa Allah onu üstün kılar. Çünkü Allah kudreti daima üstün gelen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır.” Enfal 49.
Ahlaklı ve gönülden Allah’a inanan insanın ağzından inciler gibi dökülen şu sözleri işitiriz: “Söz ağızdan çıkar. Söz namustur/yasadır. Mert insan sözünde durur. Verdiğim sözü yerine getiririm. Sözümün eriyim. Sözüm söz. Sözünü yere düşürmem. Sözümün sahibiyim. Sözümden dönmem. Sözümü tutarım. Sözüm sözdür. Söz bir Allah bir, sözünden dönen namerttir,” der.
Onun hakkında: “O, yiğit insandır. Sözünü esirgemez. Doğruyu, iyiyi, güzeli, hak ve hakikati söyler. Söz taşımaz. Güven duyulan ve güven veren gönülden inanan insandır.”
Ya ahlaksız, arabozucu, bölücü, karıştırıcı, ikiyüzlü kısaca münafık insanın vasfı nedir: En kısa ifadeyle söz getiren, sözünde durmayan, yalan söz söyleyen, sözüyle ve davranışıyla güven vermeyen ve sözüne güven duyulmayandır. Emanete hıyanet eden. Beytülmale el uzatan. İftira eden. Mümin gözüken ancak sözünde, davranışında münafıklık alametleri sergileyendir.
İşte bu durumdaki insan için söylenecek söz bulamadığımızda: “Daha ne diyeyim! Söz ayağa düştü. Sözün bittiği yerdeyiz.”
Arslan’dan kaçar gibi kaçınız bu engerek yılanı gibi ikiyüzlü insanlardan.
Nereye kaçalım! Kaçacağımız yerde yoklar mı?
Kaçmayalım!
Gelin hep beraber uygarlığımızı ve ülkemizi erdemlice yapalım. Ülkemiz bilgili, işinin ehli, vicdan sahibi ve erdemlilerle dolup taşan olsun.
Olsun ki; gençlerimiz kendi ülkesinden daha mutlu, daha huzurlu ve daha adil bir ülkeye gitme ve orada yaşama ülküleri olmasın.
Yüzyıllar önce hikmetli sözleriyle seslenen ozan ve bilge Yunus Emre “sözün gücünü” ne güzel ifade etmiştir.
Sözünü pişirip diyenin sağ ede bir söz
Keleci bilen kişinin yüzünü ağ ede bir söz
Keleci: Söz, lakırdı, manalı söz.
Söz ola kese savaşı söz ola bitire başı,
Söz ola ağulu aşı bal ilen yağ ede bir söz.
Kelecilerin pişirgil yaramazını şaşııgıl
Sözün us ile pişirgil demegil çağada bir söz.
Us: Akıl, zekâ, fikir, düşünce.Çağa: Çocuk.
Gel ahi iy şehriyarı sözümüzü anal bari
Hezaran gevher dinarı kara toprağ ede bir söz
Şehriyar: Hükümdar, şah. Bari: hiç olmazsa, bir defa olsun. Hezaran: Binlerce. Gevher: Değerli taş, elmas
Kişi bile sözün demini demiye sözün kemini,
Bu cihan cehennemini sekiz uçmağa ede bir söz
Kem: Kötü söz, kırıcı söz. Dem: Vakit, çağ.
Yürü yürü yolun ile gafil olma bilin ile
Key sakın key dilin ile canına dağ ede bir söz
Key: Ne zaman ne vakit. İyi, iyice, hakkıyla.
Dağ: Kızgın demirle vurulan damga, nişan, iz.
Yunus imdi söz yatından söyle sözü gayetinden
Key sakın ol şeh katından seni ırağ ede bir söz.
Yat: Usul, yol, hazırlık, tedbir. Şeh: Şah. Irağ: Uzak.
Not: Şiiri aldığım eser: Abdulbaki Gölpınarlı, Alevi Bektaşi Nefesleri.