Deprem olunca Japonlar'dan söz edilir ve sürekli Japonlar örnek verilir. Son yaşadığımız deprem felâketinde yine Japonlar her kesim ve kişinin gündemi oldu. On binlerce insanımızı kaybettik. Yüz binlerce yıkımla karşı karşıya kaldık. Ama son yirmi yılda aynı felâketleri yaşayan Japonya'da 7-8.3 şiddetindeki 16 depremde ölenlerin toplam sayısı 56 kişi oldu. Neden böyle? Çünkü Bilimin gereklerini ve bilimsel teknolojiyi esas alan bir toplum olduklarından. Doğal afetlerle mücadelede bilimsel yöntemleri kullandıklarından.
Kader deyip, (Gerçi böyle bir inanç anlayışları yok) hem devleti yönetenler olarak ve hem de kişisel olarak her hal ve şart altında görev ve yasal sorumluluklarından kaçmadıklarından. Japonlar yalnızca bu alanda değil, ahlâki ve insani değerler açısından da örnek alınacak bir toplum. Herhangi bir semavi dine inanmayan Japonları gelin bir de rahmetli Mehmet Âkif'ten dinleyelim. Safahat kitabını oluşturan Süleymaniye Kürsüsünde adlı şiir kitabında; Japon halkını biz müslümanlar olarak çokça dersler alacağımız şu sarsıcı tespit ve mısralarla anlatıyor.
Sorunuz, şimdi, Japonlar da nasıl millettir
Onu tasvîre zafer yâb olamam, hayrettir
Şu kadar söyliyeyim: Dîn-i mübînin orada,
Rûh-i feyyâzı yayılmış, yalınız şekli Buda
Siz gidin, safvet-i İslâm´ı Japonlarda görün
O küçük boylu, büyük milletin efrâdı bugün
Müslümanlık´taki erkânı siyânette ferîd;
Müslüman denmek için eksiği ancak tevhîd
Doğruluk ahde vefâ, va´de sadâkat, şefkat;
Âcizin hakkını i´lâya samîmî gayret
Kimsenin ırzına, nâmûsuna yan bakmıyarak
Yedi kat ellerin evlâdını kardeş tanımak;
“Öleceksin!” denilen noktada merdâne sebat
Yeri gelsin, gülerek oynıyarak terk-i hayat
Gece gündüz açık evler, kapılar mandalsız
Herkesin sandığı orta yerde bilinmez hırsızlık