ERKHABER / ERZURUM - Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMED) Başkanı Savaş Eğilmez, tarih boyunca kurulmuş Türk devletlerinin temel amacının adaletli ve hoşgörülü bir çerçevede ülke halkının her anlamda refahını tesis etmek olduğunu belirterek, "Bu amaç doğrultusunda faydalanılan uygulamalardan birini de istihbarat faaliyetleri oluşturmaktadır. Zamanla kurumsallaşan istihbarat birimleri, devlet mekanizmasının en önemli teşkilatlarından biri haline gelmiştir" dedi.
ASİMED Başkanı Savaş Eğilmez, Türk devletlerinde istihbarat birimlerinin devlet mekanizmasındaki yerine değindi. Eski Türkçe’de casus için çaşut, ihbar işi için ise çaşutlama kelimeleri kullanıldığını hatırlatan Eğilmez, "Göktürk kitabelerinde ise haberci ve casuslar için sabçı, körüg, tıl ve tıgrak gibi tabirler geçmektedir. Göktürkler, İpek Yolu üzerindeki hâkimiyet mücadelelerinde Çin, Bizans ve Sasanîlerin hareketlerini gözlemlemek için tüccarları da kullanmışlardır. İslamiyet öncesi Türklerin kurmuş oldukları devletler ile ilgili doğrudan istihbarat faaliyetlerini içeren teferruatlı bilgi bulunmasa da bu devletlerin sağlam bir istihbarat ağına sahip olduğu çok açıktır. Çünkü güçlü devlet bir anlamda da güçlü istihbarat demektir. Örneğin Avrupa Hun Devleti hükümdarı Attila, Doğu Roma İmparatoru II. Theodosios’un kendisine karşı planladığı suikastı, istihbarat faaliyetiyle haber almış ve hayatta kalmayı başarmıştır" diye konuştu.
Selçuklu Türklerinde ve Osmanlı Devleti’nde istihbarat faaliyetleri
İslamiyet’in kabulünden sonra kurulan Türk devletlerinde istihbarat faaliyetlerinin Berid Teşkilatı vasıtasıyla gerçekleştirildiğini ve Berid teşkilatının temelde posta işlerini düzenleyen bir kuruluş olsa da ayrıca istihbarat dairesi gibi görev yaptığını belirten Eğilmez, “Türk tarihinde siyaset bilimi niteliği taşıyan ve devlet hayatına ilişkin kurallar ve tavsiyeler içeren eserler kaleme alınmıştır. Yusuf Has Hacib’in kaleme aldığı Kutadgu Bilig’de ve Büyük Selçuklu veziri Nizamülmülk’ün yazdığı Siyasetname’de, istihbarat faaliyetleri hükümdarın sahip olması gereken vasıflar arasında gösterilmiştir. Osmanlı Devleti’nde istihbarat bilgileri; gönüllü casusluk, ulufeli (ücretli) casusluk, dil alma yöntemi, tüccar ve gezginlerden gelen haberler olmak üzere başlıca dört unsura dayanmaktaydı. Sultan Abdülmecid ve sonra Sultan Abdülaziz dönemlerinde istihbarat teşkilatları oluşturulduysa da başarılı bir netice elde edilemedi” şeklinde konuştu.
"Teşkilât-ı Mahsusa önemli işlere imza attı"
Sultan Abdülhamid döneminde yaşanan iç ve dış olaylar neticesinde güçlü bir istihbarat teşkilatının gerekliliğinin değerlendirildiğini anlatan ASİMED Başkanı Eğilmez, “Yıldız İstihbarat Teşkilatı’nı tesis etmiştir. Ne var ki kendisi tahtan indirildikten sonra bu teşkilatta 29 Temmuz 1908 tarihinde kapatılmıştır XIX. yüzyıl sonlarında, Osmanlı Devleti'ne karşı ayrılıkçı hareketlerin yoğunluk kazanması ve isyanların genişlemesi, istihbarat çabalarını da artırmıştır. Balkan Savaşı'nın getirdiği kötü sonuçlardan sonra, Osmanlı İmparatorluğu gibi üç kıtaya hükmeden, farklı ırk ve inançtan milletleri idare eden bir devlet için güçlü bir istihbarat teşkilâtına ihtiyaç olduğu daha iyi anlaşılmıştır. Enver Paşa tarafından, Osmanlı Devleti'nin siyasî birliğinin korunmasını sağlamak, ayrılıkçı hareketleri önlemek amacıyla 'Teşkilât-ı Mahsûsa' veya 'Umûr-ı Şarkiye Dairesi' adı verilen bir istihbarat teşkilatı kurulmuştur. 1913-1918 yılları arasında faaliyet gösteren Teşkilât-ı Mahsusa, bu kısa sürede önemli işlere imza atmıştır” ifadelerine yer verdi.
Milli İstihbarat Teşkilatı
Eğilmez MİT’in son yıllarda önemli ve ciddi duruşlar sergilediğini söyleyerek, “Günümüz Türk devletinin resmî istihbarat örgütü olan Millî İstihbarat Teşkilâtı, özellikle coğrafi konumu itibariyle, başta dünyanın en organize teşkilatlarından biri olan FBI ve CIA olmak üzere diğer yabancı istihbarat teşkilatlarına göre çok daha zor bir görevi icra etmektedir. Sorunlu bir coğrafyanın tam merkezinde ve nerdeyse bilinen tüm terör örgütlerinin ve küresel güçlerin hedefinde olan bir ülkede görev yapmaya çalışan bu kurumun, en büyük destekçisi hiç şüphesiz resmi ve sivil tüm kurumlarıyla bütün Türkiye olmalıdır. Özellikle son yıllarda yurt içinde ve yurt dışında çok önemli başarılara imza atan MİT, tüm dünyanın dikkatini çekmektedir” ifadelerini kullandı.
"Yurt dışında operasyonel kapasite artırılmıştır"
MİT gerçekleştirdiği sınır ötesi operasyonlarla, çok sayıda PKK/KCK lider kadrosundan teröristi etkisiz hale getirdiğini ve örgüte ait kritik altyapı tesislerinin de imha edildiğini anlatan Eğilmez, “Ayrıca kazanılan operasyonel kabiliyetler çerçevesinde çok sayıda örgüt mensubunu yurt dışında ele geçirerek ülkemize getirmiştir. FETÖ ile mücadelede, örgütün gizli haberleşme yöntemlerini, mahrem yapılanmalarını, yurt dışındaki faaliyetlerini ve ülkemizi yıpratmaya yönelik kara propaganda girişimlerini deşifre etmiş, farklı ülkelerdeki 100'den fazla örgüt mensubunu Türkiye'ye getirmiştir” diye konuştu.
“Ajan ağları çökertilmiştir"
MİT’in her anlamda güçlü bir yapıya ve hareket kabiliyetine sahip olduğunu vurgulayan Eğilmez, şöyle konuştu:
“Geçtiğimiz günlerde binlerce çocuğu katleden katil İsrail yaptığı açıklamada, Türkiye dahil Filistin dışında yaşayan Hamas üyelerini hedef alacağını belirtmiştir. Türk istihbaratı, İsrail’e gerekli uyarılarını yapmış ve aksi yöndeki bir tutumun ciddi sonuçları olacağını bildirmesi üzerine İsrail konuyu kapatmak zorunda kalmıştır. MİT, istihbarata karşı koyma alanında yürüttüğü çalışmalarla ülkemizi hedef alan pek çok girişimi deşifre etmiş, ajan ağlarını çökertmiştir. Üstelik özellikle son dönemde, teknolojik ihtiyaçlarını kendi özgün imkânlarıyla karşılayacak düzeye ulaşmıştır.”
“Tüm ülke MİT’in yanında olmalıyız”
Terörle mücadele sadece MİT’in isimsiz kahramanlarının ya da diğer güvenlik güçlerinin görevi olmadığını vurgulayan Eğilmez, “Terörle mücadele, bu ülkede yaşayan her bireyin, her kurumun görevidir. Güvenlik güçlerimiz, cansiparane bir şekilde eli kanlı teröristlerle mücadele ederken, bizler de siyasetçilerimizle, akademisyenlerimizle, medyamızla, sivil toplum örgütlerimizle topyekûn bu mücadelenin içinde olup, teröre çanak tutanlara ve ülkemizin geleceğini karartmaya çalışanlara karşı elimizden gelen tüm çabayı sarf etmemiz gerekiyor” dedi.