Darbe kalkışmasının ardından ulaşılan ifadeler, askeri liselerdeki FETÖ yapılanmasını gündeme getirdi. 15 Temmuz gecesi Türkiye'ye büyük bir kabus yaşatan FETÖ askeri liselere nasıl sızdı?
ERKHABER / GÜNCEL - Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın yaveri Yarbay Levent Türkkan gibi darbe kalkışması içinde olan çok sayıda Işıklar Askeri Lisesi mezunu bulunuyor.
Darbe kalkışmasının ardından görevden uzaklaştırılanlar ve gözaltına alınanlar arasında Işıklar Askeri Lisesi 1997 mezunları Binbaşı Akın Cellat, Yüzbaşı Emre Eryüz, Binbaşı Aydın İmamoğlu, Binbaşı Abdullah Ateştemur, Binbaşı Şener Sağlam, Yüzbaşı Yavuz Soyer ve Yüzbaşı Okan Kocakurt bulunuyor.
Işıklar Askeri Lisesi 1997 mezunu pilot yüzbaşı Okan Kocakurt, darbe kalkışmasında Moda Deniz Kulübü’ndeki düğünü basıp kuvvet komutanlarını rehin alan birliğin komutasını yürüttü. Okan Kocakurt, Antalya’nın Alanya ilçesinde çadırda yakalandı. Kocakurt ile 4 telefon, bir miktar altın ve para ile evrak çantası ele geçirildi. Üzerinde tişört ve şort bulunan, tatilci gibi davranan Kocakurt’un darbe girişiminin başarısız olması üzerine Ankara’dan önce Konya’ya, buradan da bisikletle Alanya’ya geldiği öğrenildi.
15 Temmuz darbe gecesi yaşanan kanlı olaylardan biri de halkın üzerine helikopterle ateş açılmasıydı. O helikopterin pilotu da Işıklar Askeri Lisesi mezunu Abdullah Ateştemur idi. Yine aynı yılın mezunlarından Emre Eryüz ise, havaalanında tankın içinde yakalandı.
FETÖ’nün darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında yakalananlar arasında, Tatvan ilçesindeki 10. Komando Tugay Komutanlığı’nda görevli Binbaşı Akın Cellat Bitlis de vardı. İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Komutanı Binbaşı Şener Sağlam ise Midyat’da, Yüzbaşı Yavuz Soyer ise Sakarya’da tutuklanarak mahkemeye sevk edildi.
Yaşanan olayların ardından ilk akıllara gelen soru, FETÖ’nün askeri liselere nasıl sızdığı, burada örgütü nasıl güçlendirdiği oldu. FETÖ’cülerin evlerinde ders çalıştırıp sohbet ettikleri ve mahallelerinde tespit ettikleri zeki çocukları askeri liselere yönlendirdiği ve burada gireceği mülakat öncesi sıkı bir provaya tabi tuttuğu öğrenildi. FETÖ ile irtibatlı abilerin, zeki çocukların bir ya da iki yıl haftalık görüşmelerle zeka seviyelerini belirlediği, en üst kademede olanları askeri liseye girmeleri için özel usullerle motive ettikleri öğrenildi. İstanbul Cennet Mahallesi’nde oturan Bilgin C., çocuk yaşta mahalle camisinin kütüphanesini temizleyip, orada dini bilgiler öğrenirken, abilerin kendisini zeki görüp evlere davet ettiğini anlattı.
Ailesinden habersiz haftalık toplantılara o dönem alt yapısında futbol oynadığı ’Galatasaray antrenmanına gidiyorum’ diyerek katıldığını anlatan Bilgin C., "Benim bütün soruları cevaplayıp fen lisesini kazanabileceğimi anlayınca, Sızıntı dergisinin ilk sayılarında yer alan Fethullah Gülen’in "Asker" başlıklı yazısını okudular. Yazı bittiğinde bana direkt, ’Bilgin, sen asker olacaksın’ dediler. Telkinde bile bulunmadılar. Ortam o şekildeydi ki ben de tereddütsüz kabul ettim" dedi.
Işıklar Askeri Lisesi’nden mezuniyetine kısa süre kala ayrılan Bilgin C., askeri sınavlara nasıl yönlendirildiklerini anlattı: “Diğer arkadaşların başka yerlere gideceğini, ama bunu kimsenin başkasına söylememesi gerektiğini tembih ettiler. 3 ay sonra bizi topladılar, ’Hepiniz asker olacaksınız, lakin sizin sır tutmanızı test ettik’ dediler. Aynı evde ders alan çocukların bir birbiriyle ilişkilerinde sınırlar vardı. Askeri okullara girerken muayene sırasında namaz kıldığımıza dair vücutlarımızda iz kalmaması için FETÖ’nün öğütlediği yöntemi uyguluyorduk. Namazı sınavlara 6 ay kala sandalyede kılıyor, secde etmek yerine oturuyorduk. Böylece ayağımızda namaz kıldığımıza dair iz kalmamış oluyordu.”
Askeri lisenin FETÖ için hem altın yıllar, hem de kayıp nesil olarak yorumlandığı ortaya çıktı. 1986 yılı sınavına girecek isimler Fethullah Gülen tarafından tek tek belirlenmişti. Bu bakımdan hedeflenen “altın nesil”in özelliklerini taşıyordu. Ancak okulda çok çabuk deşifre oldular ve büyük kısmı atıldı. Bu da kayıp kuşak olarak değerlendirilmesine sebep oldu. Bu atılmalardan sonra FETÖ/PDY yapılanması askeriyeye yerleştirdiği bütün elemanların askeri liselerde bile birbirini tanımadığı hücre sistemine geçti. Bilgin C., Işıklar Askeri Lisesi’nde 180 kişi olduklarını, fakat hiç kimsenin birbirine ima ile namaz kıldığını bile hissettirmemeye çalıştığını söyledi. Harp okuluna gittikten sonra mütedeyyin bildiği bazı arkadaşlarının içki içmeye başlayıp açık kızlarla dolaşmasına rağmen cemaatin adamı olmayı sürdürdüklerini söyledi.
Okullara alınan öğrencilerin yüzde 40’ı cemaat evlerinde yetişiyordu. Ancak çocukların okulda birbirlerini tanımamaları, okul dışında dahi görüşmemeleri gerekiyordu. Bu şekilde de gruplaşmalarını önleyerek yıllarca iletişim kurmadan yayılabildiler. Bilgin C., kendisini kontrol eden abinin İstanbul Teknik Üniversitesi’nde okuyan Enes Kod adlı Gencay isimli biri olduğunu kaydederek şunları anlattı:
“Onun kontrolünde başka şehirlerde birkaç talebe daha olduğunu biliyorum. Bursa’da önceden haberleşmeden Yenişehir ilçesinde buluşurduk. Param olmadığı zamanlarda sağdan soldan 1 lira para isteyip gidip gelirdim. Bir sonraki yıl Davutdede’de, şimdi hatırlamadığım bir ev bize tahsis edildi ve orada buluşmaya başladık. Okulda hiç kimse kiminle buluştuğunu anlatmazdı. O abinin de üzerinde başka abinin olduğunu biliyorduk. Genel durumu kontrol edip giderdi. Evde buluşmalarda Risale okuyorduk".
Askeri liseye gelenlerin en çok bocaladıkları yılın hazırlık yılı olduğunu anlatan Bilgin C., “Hazırlık sınıfında henüz neler yapmaları ve nasıl gizlenmeleri gerektiğini bilemiyorlar. Öğrencilere, ’Sabah kalkınca hemen abdest almaya gitmeyin, teyemmümle yatakta imayla namazınızı kılın’ şeklinde telkinler veriliyordu. Öğrenciler deşifre olmamak için mescidi kullanamadıklarından, kütüphanede kıbleye dönük oturuyor ve kitap okuyor numarasıyla gözleriyle namazlarını kılıyordu. Bu yöntemi uygulayan çocuklar da birbirlerini fark edip uzak duruyorlardı" dedi.
Çocukları kendilerine bağlamak için onlara özel hissettiren cemaat yapılanması, ilgi alanları üzerine yoğunlaşıp ailelerinden bağımsız olabilmelerini telkin ediyordu. 6 aydır ailesiyle konuşmaması örnek gösterilen abilerle tanıştırılıyor, ’Aileniz yanlış yapıyorsa yollarınızı ayırın’ öğütleri veriliyordu. Böylece çocuklar, kendilerini kutlu bir dava uğruna mücadele ediyormuş gibi hissediyordu. Okuldan ayrılan öğrencilerle abiler bağlarını koparıyor, deşifre olmamak için görüşmüyorlardı.