Maden ocağında yaşanılan elim olay karşısında yeniden bir kader tartışması yaşanmakta...Yetkin ilahiyatçılar bu alanda çeşitli izahatlar yapmakta. Neticede bir kader var. O alana ve derinliğine girmek bizim değil, onların işi... Ama aklını kullanan bir müslüman olarak şunu dememiz mümkün.Tedbir alınmadan ve ihmaller sonucu yaşanılan kazaları 'kader' deyip geçiştirmek sorumluluklarımızdan kaçınmaktır, hatalarımızdan kaçınmaktır ve işin en ucuz ve en kolay tarafı da bu olsa gerek...
Kişisel bir yorum yapmaktan daha çok, inancımıza bakışından oldukça etkilendiğim insanlardan biri olarak rahmetli Mehmet Âkif' e uzanmak istedim. Muhteşem 'Safahat' isimli eserinin "Fatih Kürsüsú" bölümünde ve 'Kader" şiirinde çok sarsıcı ve çok çarpıcı ifadelerle kadere bakışımıza ve tevekkül anlayışımıza ışık tutar. Âkif'ten, sakat bir kadercilik ve hatalı bir tevekkül anlayışımıza ait dikkat çekici birkaç beyit...
Kadermiş öyle mi? Hâşâ bu söz değil doğru
Belânı istedin Allah da verdi doğrusu bu
Talep nasılsa tabi'i netice öyle çıkar
Meşiyetin sana zulmetmek ihtimali mi var?
Senin bu kopkoyu şirkin sığar mi imana
Tevekkül öyle tahakküm demek mi Yezdân'a
Kader senin dediğin yolda Şer'a bühtândır
Tevekkülün hele hüsrân içinde hüsrândır.
Göçük altında kalarak vefat eden kardeşlerimize rahmet diliyorum. Ama 'Kaderleri- yazgıları böyle imiş' diyerek geçîştiremeyiz ve geçiştiremezsiniz. Ne diyor Peygamberimiz:"Deveyi sağlam kazığa bağla, sonra Allah'a tevekkül et" Yetkililer kader deyip görev ve sorumluluklarınızı geçiştirmeyiniz. Lütfen görev ve sorumluluklarınızı yerine getiriniz. Halkımız kader için tedbir bizden, takdir Allah'tan der.