• ŞEpnolat üst

Güçlü iktidar zayıf muhalefetin eseridir

  • Büyükşehir-1

Ait olma arzusu güçlü insani bir duygudur. Ait olduğu toplulukta kabul görmeme ve dışlanma korkusu gerçek fikirlerimizi gizlemeye neden olabilir. Toplantıda sessiz kalabilir, istemediğimiz düşünceleri kabul etmiş gibi başımızı sallayabiliriz. Bu tutum ve tavır o toplumun fikri ölümü demektir. Asıl olan siyasi ve kurum yöneticilerinin toplumu bu hale getirmesi değil, doğru öngörüde bulunarak ve farklı fikirlerin yaşamasına zemin hazırlayarak bu fikri durağanlığı fark etmesi ve önlemler almasıdır.

 

Birlikte ve bağımsız düşünme kazanımlarını elde etmek, kurum ve siyasi yapının ayakta kalmasını sağlar. Farabi’ye göre yönetim işi; sanat, ilim ve fiili kazanımların buluştuğu, çatıştığı düşünceleri ustalıkla uygulama işidir. Bu işi yapmaya hevesli olanlar her şeyden önce gönül ve aklı kendi aralarında dost kılması gerekir. Başarının önemli bir nedeni, işi liyakat sahibine vermektir. Liyakatsizlerle iş görmek liyakatsiz bir yöneticinin işidir.  İhtilafta, muhalefette renk, ruh ve canlılık vardır.

 

Bir tarağın dişleri gibi aynı hizada duran, emme basma tulumba gibi kafa sallayan ve anlamlı anlamsız her söze alkış çalan toplulukların davranışları geri kalmış, gelişmemiş insan davranışlarının göstergesidir.  

 

Bu tavır ve tutum bize şunu hatırlatıyor:

“Hepimizin toplam zekâsı, yöneticimizin zekâsı kadar değildir.” Bu cümlenin doğrusu şöyle olmalıdır sanırım: “Hiçbirimiz, hepimiz kadar zeki olamayız.” 

 

 Unutmayalım ki,   hiçbir büyük yönetici ya da lider cennetten Tanrı’nın bir lütfu olarak düşmemiştir. Osmanlı Devletini yıkan nedenlerden birisi, büyük askeri zaferler sonucunda kendine aşırı güven duymasıdır. Genelde yöneticilerin yakalandığı en kötü hastalık, bencillik hastalığıdır. Kibir ve intikam korkunç bir çürüme belirtisidir. Yönetim sanatı ferdi hırsları tatmin etmek için değil, sorumluluğunu üstlendiğin insanların hayatlarını daha iyi yaşanır kılmak içindir. Başarı bir şans işi değildir, başarıda terin hissesi vardır. Ne kadar emek verir terlerseniz o kadar şansınız artar.

 

Ülkenin, kentin ya da kurumların başına yönetici olmak isteyenler başarıya nasıl ulaşıldığını iyi sorgulasınlar. Muhalefette olanlar da yıllarca muhalefette kalmanın bir alın yazısı olmadığını bilmeli, hatalardan ders çıkarmalıdır. Demokraside patron seçmendir. Seçmenlerin sizi sevmesini sağlayabilirsiniz. Müşteriler iş yerini terk ederek iş sahibini işsiz bırakabildikleri gibi, seçmenler de seçim sandıklarında sizi seçmeyerek sandığa gömebilirler. Seçmene, iktidarın kusurlarını sayıp dökme yerine, iktidara gelindiğinde nelerin yapılacağını açık seçik anlatmak gerekir. Dahası madem iktidarın kusurları çok, o halde bu muhalefetin işini daha da kolaylaştırır.

 

Zayıf bir muhalefet, güçlü bir iktidarın eseri değil, güçlü iktidar zayıf muhalefetin eseridir.     

 

Unutmayalım ki; iktidarı güçlü olan değil, muhalefeti güçlü olan demokrasi sağlıklı işleyen demokrasidir.  

 

Bu yazımı 12 Mart 2015’te köşemde yayınlamıştım. Aradan tam 8 yıl geçmiş. Demokrasi sürecinde ülkemizde çok şeyler değişmiyor. Daha çok yolumuz var.  

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Taha Tuğlular 09 Mart 2023 10:44

    Beyefendi, demokrasi diyorsunuz. Bir ülkede demokrasinin kurumları vardır. Ülke bu kurumlarla yönetilir. Örnek: Yargı, asker, eğitim,ekonomi vb. Ama bunların hepsini bir kişi yönetirse, bu demokrasi olmaz. Böyle bir ülkede iktidarda da yoktur, muhalefet de yoktur. Bir ülkenin tüm kurumları tasfiye edilip bir kişiye bağlanırsa burada demokrasideki sosyal hukuk devleti bulunmaz. Hakim olan güç herşeyi kendi istek ve arzularına göre sonuna kadar kullanır. Orada eleştiri yoktur, buna müsaade edilmez. Düşünce ve fikir özgürlüğü suç sayılır. Mesela tarih boyunca sultanlar,padişahlar görülmedi mi. Halen şimdi de var. Peki buralarda muhalefet var mı? Halbuki Atatürk, o günkü dünya konjonktürüne baktı, bu topraklarda kurulması gereken devletin,çoğulcu parlamenter sisteminin olması gerektiğini gördü ve öyle yaptı. İsteseydi krallar gibi yaşardı. Ama bu çok elzemdi, öyle de olması gerekiyordu. Demokrasinin tüm kurumları göstermelik bırakılıp tek bir kişiye bırakılmasınin, bu dijital çağda yeri yoktur, olmamalıdır. Eğer olursa kurumlar bu kişinin yandaşları tarafından, bilgiye, liyakata, tecrübeye, performansa, uzmanlığa bakilmâdan tepe tepe kullanılır,tüm kurumlar lime lime dökülür, sonunda felaket gelir. Halbuki yüce Rabbimiz Nisa suresinin 58. ayetinde işin, ehline verilmesini buyurmuş. Peygamberimiz dahi bir istişare meclisi kurup kararların buradaki yetkili kişiler tarafından alınmasını sağlamıştır. Hem Koçi Bey risalesindeki devlet düzenine neden bakılıp örnek alınmaz. Yazılacak çok şey var da biz muhtasar kıldık. Yazılar bu gerçekler göz önüne alınarak yazılırsa faydalı olur. Hoşça kalınız. Selam ve saygılar.