• ŞEpnolat üst

KABUS GİBİ!

  • Büyükşehir-1

Bundan 4 ya da 5 gece öncesiydi. 

Futbodan o kadar çok ayrı kaldık ki artık maçları rüyalarımızda oynamaya başladığımız günlerden biriydi...

Ligden düşmesi neredeyse kesinleşmiş, sakat ve cezalılar yüzünden 7-8 eksikle Erzurum'a gelecek olan Eskişehirspor'a karşı takımımızın konstantre olamayacağına o kadar çok kafayı takmıştım ki, rüyamda işte bugün izlediğimiz maçı izliyordum... 

Rakip kapandıkça kapanıyor, dakikalar geçtikçe gol atmakta zorlanıyor, o kilidi bir türlü açamıyorduk...

Son dakikaları heyecan fırtınası şeklinde geçen maçta gol atma başarısı gösteremiyor ve karşılaşma 0-0 sona eriyordu.

Maçın ardından öyle şiddetli bir şekilde ağlıyordum ki, o ağlama beni uykudan uyandırmaya yetti...

Gecenin zifiri karanlığında gözümü açtığımda, birkaç dakika kendime gelememiştim...

Bu akşam ki maçın işte o gece benim rüyamda izlediğim maçtan hiç de bir farkı yoktu ve korkularımda ne kadar haklı olduğumu gösteren bir 90 dakikaydı...

Dün "Çok farklı bir takım bekliyorum" derken kötülükteki farkı kastetmemiştim. 

Rakibini ciddiye alan, fişi erken çekmek için sağlı sollu ataklarla rakibini bunaltan bir takım beklerken, sezonun en kötü oyununu oynayan bir takım buldum!

İbrahim Akdağ dışından elle tutulan bir tane oyuncu göremedik... Haydi bir nebze de Sissokko diyelim...

Pote kaçırdığı 4-5 mutlak golle saç baş yoldururken, Obertan sahada var mıydı, yok muydu inanın fark edemedim...

Şifo ile 11 şansı bulan Hasan Ayaroğlu'nun ayarları son derece bozukken, pandemi öncesinin UÇAN ismi Murat Uçar'ı yerde sürünürken bulduk...

Hele Scuk'u ben bu kadar gamsız, temposuz ve amaçsız, takımına el freni olan bir görüntüde ilk kez gördüm...

İkinci yarıda tablo değişir, Şifo gerekenleri yapar diye düşünürken, takım ilk yarının da gerisine gitti...

Bu görüntü Eskişehir'in gençleri öylesine iştahlandırdı ki, 60'dan sonra galibiyet için ciddi ciddi yoklamaya ve pozisyonlar bulmaya başladılar... 

Artık ümitlerimizi kestiğimiz bir anda, 90+3'de Batuhan'ın golü karanlığa gömüldüğümüz, şampiyonluğu mucizelere bıraktığımız bir anda geldi...

Bu kadar kötü, bu kadar isteksiz, bu kadar dirençsiz oyunu kazanmış olmak çok ama çok önemli...

Evet 97 günlük ara çok kötü etkilemiş bir açık ve net ama bu durum tüm takımlar için geçerli...

Bu maçta yapılan hataları Şifo'nun görüp, gerekli müdahaleleri yapması gerekiyor...

Evet karanlıktan aydınlığa kavuştuğumuz 90 dakikada hakem cinayeti yaşandığını da es geçmeleyim. İzmir bölgesi hakemi Yiğit Arslan'ın hiç de "yiğitçe" maç yönetmediğini, muz gibi bir gole uydurduğu faulle yediğini, çok açık bir penaltımızı vermediğini peşinen söyleyeyim...

...Ve ekleyeyim, bizim kalan 5 haftada, hakem cinayetlerine karşı da tedbirli olmamız gerekiyor. Türkiye'de bunun adına da "lobi" deniyor...

Her ne kadar Başkan Hüseyin Üneş "lobi sorunumuz yok" deyip, her eksiği olduğu gibi bunu da "inkar" etse de, şampiyonluk için saha içi kadar saha dışı faktörlere de önem vermek gerektiğini bugün Yiğit Arslan herhalde Hüseyin Başkan'a da göstermiştir...

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.