Cumhuriyet tarihimizde dört büyük depremle sarsıldık. İlki 27 Aralık 1939 Erzincan depremi... İkincisi 17 Ağustis 1999 Gölcük merkezli deprem. Ve üçüncüsü ve dördüncüsü acısı ve yarası halen taze olan Kahramanmaraş merkezli art arda gelen iki büyük deprem. Millet olarak sarsıldık. Üç büyük deprem de insanımızı sabaha karşı derin uykuda yakaladı. Hayatını kaybeden insan sayımız çok büyük oldu.Temennimiz ve ümidimiz vefat eden insan sayımızın artmaması. Elbette Allah'tan ümit kesilmez. Vefat edenleri rahmetle anıyorum.
Erzincan depreminde hapiste olan ve depremi radyodan işiten Nazım Hikmet'in "Cebimde bir şey yok vereyim. Bari gönlümden bir şeyler vereyim" diyerek kaleme aldığı " Kara Haber" başlıklı duygu yüklü ağıtını bu yaslı günümüzde de bir kez daha paylaşmak istedim. Erzincan depremini de son yaşadığımız ve 10 ilimizi içine alan ve çok genişçe bir alanı da etkileyen Maraş depremlerini de karlı, çok soğuk ve çok zorlu bir Karakış'ta yaşadık. Yaralarımız sarılacak. Ama ölenlerin acı öyküleri unutulmayacak. "Maraş'tan bir haber geldi/ Dediler ki Meyrik öldü" ezgisinde yankılandığı gibi.
KARA HABER
Erzincan’da bir kuş var
Kanadında gümüş yok
Gitti yarim gelmedi
gayrı bunda bir iş yok.
Oy dağlar dağlar, dağlar, dağlar...
Aldı ellerine kanlı başını
Karın ortasında Erzincan ağlar...
O ağlamasında kimler ağlasın
Kar yağar lapa lapa
tipidir gelir geçer...
Yan yana sırt üstü yatan ölüler
akşam uyur tandıramaz
ateşini yandıramaz
Gün ağarır şafak söker
kimsecikler gitmez suya
ezilmiş başlarıyla ölüler
vardılar uyanılmaz uykuya
Ses edip geceye beyaz taşından
kışlanın saati çaldı ikiyi.
Ne çabuk lahzada bitti yaşamak
Kimisi altı aylık,
kimisi sakalı ak,
kimi on üç, on dört yaşında;
kimi yola gidecek
kimisi mektup bekler
yan yana sırt üstü yatan ölüler...
Yayıkta yağ vardı, dövülemedi,
akpeynir torbaya koyulamadı,
hasret gitti ölüler
dünyaya doyulamadı...
Uyanıp kaçamadılar,
kuş olup uçamadılar
açıldı kuyular kimse inemez
Erzincan Beygiri rahvandır amma
ölüler ata binemez
yan yana sırt üstü yatan ölüler...