KARANLIĞIN GÖZÜ
Çözemez karanlığı
Işığı mum olanlar
Onu çözer bir göz ki….
Işığı karanlıklar
DADA
Bir dostum “Dünyan Sağlık Örgütü Epidemiyoloji Direktörü Prof. Dr. Ulrich Keil tarafından korona virüs hakkında itiraf edilen bir yazı alıntısı gönderdi. Yazıda kısaca şöyle diyordu: “ Korona virüs salgını da bütün insanların dijital hayata geçmesi ve vücutlarına yerleştirilecek akıllı moleküler yapılar ile tamamen robota dönüştürülmesi için hazırlanmış bir süreçtir.” Bu konuda düşüncelerimi sordu.
Ben de yazıyı karanlıkta gören bir göze sahip olan ve bu konunun uzmanı Atatürk Üniversitemizin değerli tıp bilim insanı Prof. Dr. Mehmet Dumlu Aydın hocamıza gönderdim. O da bana virüsler hakkında düşüncelerini açıkladığı bir elektronik mektup gönderdi. Aydın hoca mektubunu Yunus Emre gibi halk diliyle ve halkın anlayacağı ancak edebi bir üslupta ve felsefi derinlikte yazmış. Mektup beni çok etkiledi. Bu mektubu hem sizlerle paylaşmak hem de tarihe bir not düşmek için izin veren Prof. Dr. Mehmet Dumlu Aydın’a hem şahsım hem de sizler adına teşekkür ederim.
Mektubun başlığında kısaca anlatılmak istenen; şimdilik alaca karanlıkta ya da ayışığında fark ettiğimiz virüsleri şafak söküp, Güneş doğup, ortalık aydınlanınca virüsler hakkında hem çok şeyler bilecek, hem de hayatımız üzerinde daha derinden düşünme ve anlamlandırma çabası içerisinde olacağız.
Doç. Dr. Zübeyir Saltuklu’ya;
VİRÜSLERLE ŞAFAK ÖNCESİ AYIŞIĞI FELSEFESİ
‘’Virüsler karanlıkta aydınlık, aydınlıkta karanlık saçan ve alaca karanlıkta her ikisini de yok eden en küçük ama en kudretli varlıklardır. Onlar hayat evreninde ölüm, ölüm evreninde hayat; geçiş evreninde ise yeni hayatlar ve ölümler var ederler’’ (Prof. Dr. Mehmet Dumlu Aydın).
Hayat Felsefesi Açısından Virüsler
Virüsler, canlı/cansız varlıklar evrenleri arasındaki gümrük kapılarından geçiş yapacak olan moleküllerin transferinden sorumlu her kurumu ve her rütbeyi temsilen çalışan; cansız evrende cansız; canlı evrende canlı ve ikisi arasında iken de hangisine yakınsa o oranda ona benzeyen can ya da ölüm tohumlarıdır. Öyle ki, can tohumu ölüm, ölüm tohumu can üretebilir. Ama evren ve evrim şartlarına göre ölüler evreninde hayat, canlılar evreninde ölüm veya bu iki durum arasında herhangi bir evrede hayatın/ölümün seyrini durdurarak yüzlerce yıl sonra bu faaliyeti aynı noktadan ileri ya da geri doğru devam ettirebilirler. Tıpkı bir videoyu durdurup daha sonra ileri geri izlemek gibi bir faaliyet başlatmaları her an mümkündür. Bu özellikleri nedeniyle sinir sisteminin özellikle bilinçdışını ve iç organları yöneten otonom yumrularını sever ve yerleşirler. Koku ve tat sinirleri sürekli ölen ve yerine yenileri gelen hücrelerden oluşur. Bu nedenle bu iki sinir evreninde hayat/ölüm/Araf iç içedir. Bu tip bir mekân da virüsler için mükemmel bir evren oluşturmaktadır. En çok da koku ve tat sinirlerine Mecnunca âşıktırlar. Lakin bunların Mecnundan farkı Leylayı amansızca yok etmeleridir ve sayısız Leyla var etmeleridir. Virüslerin Leyla’ları; açgözlülüğü ve onarılmaz kompleksleri uğruna, içinde yaşadığı tabiatın ırmağını, denizini, ormanını ….. yok ederek tüm varlıkların hayat alanına ve hakkına saldıran insan türünün, kendi iç evrenindeki aynı tahribatla akıl-gönül-vicdan çöllerinde yalnızlaşan sinir hücreleridir.
Dijital Felsefe Açısından Virüsler
Virüslerin ekserisi belli bir değerde elektrik ve manyetik akımlar ve alanlar üreten hücrelerde yaşamayı sever ve tercih ederler. Çünkü onların elektrik ve manyetik enerjileri ile beslenirler. Bu nedenle de buralarda yıllarca sessizce kalabilirler. Enerjilerini hücrelerden alan ve gerektiğinde enerjilerini hücrelere veren ve bu yollarla hücreleri voltajını, akım şiddetini, elektrik ve manyetik alanlarını değiştirerek onların yazılım ve donanımlarını iyi ya da kötü yönde değiştirebilen atom topluluklarıdır. Hücrelerin elektrik ve manyetik alan özellikleriyle yürüttükleri tüm eylemleri etkilerler.
Virüsler sadece donanım anlamında değil, yazılım anlamda da hacklediği zararlı bilgileri, içine nüfuz ettiği hücre topluluklarına aktaran ve adeta o hücrelerin delirmesine yol açan çok usta ve sinsi, bazen de çok mertleşebilen küçük hacimli büyük kapasiteli biyolojik bilgisayarlardır. Bunlar birbirleriyle her türlü wireles iletişim içindedirler. Kendi aralarında haberleşirken en çok koku ve tat sinyallerini kullanırlar. Çünkü koku ve tat sinyalleri ölçülemezdir. Çok ilginçtir ki virüsler ölçülebilen ve şifrelenebilen ışık ve ses sinyallerini pek kullanmazlar, günün birinde şifrelerinin kırılacağını bilirler. Ama ışık ve ses sinyalleriyle haberleşen omurgalıların sinyal şifrelerini çözerek kendilerini bu yollarla rahatsız eden dev canlıları da yem olarak kullanmaktan çekinmezler. Onlar kokuşmuş sistem kalıntılarını silip süpürerek tarihin geri dönüşüm kutusuna atarlar. Onlar kudretin büyüklükte değil küçüklükte olduğunu hiç şüphesiz en iyi bilenlerdir.
Değişik Felsefi Açılardan Virüsler
Teofilozofi Açısından bakarsak; virüsler âlemlerin yazılım ve donanımını yapan Âlemlerin Rabbinin bilgi yüklü ve son derece şuurlu olan bilgi, adalet ve düzen memurlarıdır. Yeryüzü tanrılarının cehalet ve zalimliklerini silip süpüren varlıklardır. Evrensel adaletin ve bilginin işlettiği yasaların dirlik, birlik ve devamını sağlarlar. Gücünü KABAKUVVETTEN yani ADALENİN ve CEHALETİN gücünden alanlara ADALETİN ve NEZAFETİN gücünü gösterirler. Adeta virüsler bu kapsamda, ADALE ve CEHALET kelimelerini değiştirerek ADALET ve NEZAFET şekline getiren harflerdir.
Sosyoloji ve siyaset Felsefesi Açısından Bakarsak; her canlı hücrenin milimetrenin 1%’i büyüklüğündeki çekirdeğinde metrelerce uzunlukta bulunan tespih ya da fermuar şeklindeki kader defterlerimizin kelimeleri olan DNA/RNA zincirleri adeta halay çeken moleküllerden oluşur ve her ırkın, her bireyin çalgı aleti de farklıdır. Ama genetik yakınlık derecesi müziğin ve halayın tipini de belirlemektedir. Virüsler bu halay grubunun başına, sonuna ya da herhangi bir yerine eklenerek düzgün oynanan oyunu bozar ya da yanlış oynanan bir oyunu ritme uygun hale getirirler. Bazen de çalgı aletinin telleri, akort vidası ya da mızrabı olarak müziği değiştirirler. Bazen de hem çalgı aletinin araçlarına hem de halaya katılır, istediklerini yapar ve yaptırırlar. Bazen de kişilere özel olarak işitme, görme, koklama ve tatma duyularına nüfuz ederek grup içinde bireysel arızalar oluştururlar….
Edebiyat felsefesi açısından; canlı vücudunu bir kitaba benzetirsek, virüsler bu kitabın kâğıtlarında bir lif, harflerinde mürekkep ve cümleler arasında da imla işaretleri gibidir. Bu durumlara göre yapacaklarını yaparlar.
Gelecek Felsefesi Açısından Virüsler
Gerek şimdiye kadar olduğu gibi tabii, gerekse şimdi ve bundan sonra olabileceği gibi yapay yollarla üretilebilecek olan virüsler, yukarıda sıralanan herhangi bir kategoride var olarak sadece o kategoride iş görecektir. Tıpkı her fakülte için ayrı kitaplar, her canlı için ayrı gıdalar, her çalgı aleti için ayrı halaylar çekildiği gibi her hedef için ayrı virüsler üretmek mümkündür. Mesela insanların beyninin arka şakak alanına has virüs üreterek onları salaklaştırabilir/sürüleştirebilir; ya da haz ve zevk merkezlerine yönelik virüsler üreterek âşık olduğundan nefret, nefret ettiğine âşık hale getirebilirsiniz. Bir şeyler anlatarak ve göstererek köle yapamadıklarınızı, bir şeyler tattırarak ve koklatarak gönüllü kölelere çevirebilirsiniz. Bu şekilde en azgın boğalar çok uslu hale getirilebildiği gibi tarihteki nice peygamberler, krallar ve ideologlar/laf cambazları da koku ve tat duyularına hitap ederek misyonerliklerini devam ettirmişler ve ettirmektedirler.
Günümüzde virüsleri kontrol etmek hala çok zor olduğundan onların yerine mikro ve nanoçipler üretilmeye başlandı ve bunlar da günün birinde aynı hatta daha yüksek kabiliyetlerde faaliyet gösterebileceklerdir. Burada çiplerden anlaşılması gereken digital çipler değil, biyoçiplerdir. Şöyle ki, ilgili alanlarda eğitilmiş virüslere birçok kitabı yükleyerek onu bir insanın hafıza merkezlerindeki nöronlara aktarabilir ve o kişiyi yıllar sürecek olan bir fakülte hayatının akıl ve hayat katliamından kurtarabilirsiniz… ya da tersini yapabileceksiniz…. HATTA BEYİN ELEKTRİK VE MANYETİK ALANLAR VE DALGALAR ÜRETEN BİR ÇİPTİR. Beynin binlerce kilometre uzaklara yaydığı dalgaları Mors alfabesi gibi okuyup o beynin neler programladığını anlamak ve beyne çok uzaklardan gönderilen dalgalarla onu bir televizyon gibi kumanda etmek mümkün olacaktır. Zaten hayvan deneyleriyle başlatılmış ve başarılmış olan bu işlemlerin insanlarda uygulanmasına da çok fazla zaman yok gibidir. Yıllardır, beyin ameliyatlarıyla birlikte çeşitli laboratuvarlarda çok sayıda deneysel beyin araştırmaları yapan ve ciddi dergilerde yayınlatan bir bilim kölesi olarak paranın ve adalenin efendilerinin bunu yapacağını ve bilim insanlarının da daha ileri biyoteknolojilerle evrensel bilgi ve adaleti biyodijital sistemlerle takibe alarak keyfi uygulamalara son vereceğini de biliyorum. Benim tahmin ettiğim gelecek böyle gelecek….
Bizzat ABD ve Avrupa’nın çok büyük üniversitelerinde özellikle EMORY UNIVERSITY/ABD’de bulunduğum sıralarda, orada bulunan Sinir Bilimleri laboratuvarlarına dünyanın büyük şirketlerinin (Cocacola) ve Dini Vakıfların çok büyük yardımlar yaptığını ve nörobilime çok fazla destek olduğunu üniversitenin şeref salonundaki panolarda gördüm. Ne diyeyim; darısı bizimkilerin ve bizim de başımıza … 29 NİSAN 2020
Prof. Dr. Mehmet Dumlu Aydın
Atatürk Üniversitesi
Tıp Fakültesi
Beyin Cerrahisi ABD
Erzurum