Kuzey Doğu Anadolu'da; 19. yüzyılın sonu ve 20.yüz yılın başlarında yaşayan Âşık Tarzı Halk şiirimizin iki büyük ustası Çıldırlı Âşık Şenlik ve Erzurum- Narmanlı Âşık Sümmani'dir. Adetâ bir okul ve ekol oluşturarak yöremizde Âşık Tarzı Halk şiirimizin bugünlere ulaşmasında ve usta-çırak ilişkisi içinde ozanlar zincirini oluşturan ve kadim bir geleneğin yaşatılmasında büyük katkı sağlayan iki büyük usta ozan...
93 Osmanlı- Çarlık Savaşı sonucu Sümmânî'nin köyü Samikale'nin hemen altı kilometre altından geçen Oltu, Ardahan dahil, sınırlarımız dışında kalan Çıldır'da buluşarak karşı karşıya gelen ve 1901 baharında hasret gideren yöremizin bu iki büyük ozan ve ustasından, atışma tarzının en güzel örneklerini oluşturan ve günümüze kadar gelebilen ne yazık ki, ancak yüz küsür kadar dörtlük var elimizde.. Ağızdan ağıza geçerek ve değişerek gelen halk şiirimizin talihsizliği, kayıt altına alınabilen çok az sayıdaki şiirlerin yer aldığı bazı "cönkler" hariç, yüzyıllarca yazılı bir dili ve edebiyatının olmayışı...
İki büyük ustanın âşıklık geleneğine uyarak ve nezâketle ustalıklarını, mal ve metâhlarını ölçmek ve yoklamak maksadıyla birbirlerine karşı zârif ölçülü deyiş ve seslenişlerden ve her iki âşığın da yöresel ağız ve söyleyiş özelliklerinin korunduğu atışmanın selâmlama girişinden bir bölümünü aktarmak istedim.
Beğeniyle okunacağını ümit ediyor; ozanlarımıza rahmet, coronalı sıkıcı bir kısıtlama gününde; sağlıklı ve huzurlu bir gün diliyorum.
ŞENLİK
Merhâba usta Sümmani gevher saçan merhâba
Kelàm-i Gadim içinde harfi seçen merhaba
Hasret galdık bu dünyada mâhitâp ziyâsına
Dünyanın müzeyyen keyfin goyup geçen merhâba
Kerâmetin zuhúr etti ehl-i diller başısan
Şenlik'in gözünün nurû huluskâr gardaşısan
Cennet-i behişt bağında müminler yoldaşısan
Hazret-i gırhlar yerinden bâde içen merhâba
SÜMMÂNÎ
İmrân lisâniyle mücevher saçan
Ehl-i dil Şenlik'im sen misen gardaş
Mağripten maşrika beyân be beyân
Âlemde ürüşan günmüsen gardaş
Sümmânî hizmet eder gevher satana
Ben de geldim gardaş sizin vatana
Lutfûn hana benzer, hükmün sultana
Bu Çıldır elinde can mısan gardaş
ŞENLİK:
Derdim ondur dokuzunu demenem ağyâra men
Sekizde arzumânım var, yedide avâre men
Dört menim kisbikârımdır, dörde gıllam temennâ
Ikiye muhabbetim var, yalvarıram bire men
SÜMÂNÎ:
Elest-i bezminde geldim Hâk ile ikrara ben
Hamd olsun hamd ü senâya düşmedim inkâra ben
Adamı kâmil eyleyen Ârif'i irfân imiş
Ya niçin can fedâ etmem böyle bir hünkâra ben
ŞENLİK:
Otuz iki derdim var gırk sekiz dâvâ ile
Üçyüz altmış altı burcu on iki sahra ile
Çardır mezhep, çardır kitap, çar gönül sevdâ ile
Tastik-i ikrâr eyledim düşmedim inkâra men
SÜMMÂNÎ:
Otuz iki farz-ı beyàn kırk sekiz cuma ile
Üçyüz altmış altı gündür mahi bir sene ile
Okuyup ezber eyledim ilm ile imlâ ile
Ta ezelden bent olmuşsm böyle bir hünkâra ben
ŞENLİK:
Elli dörttür bab içinde demim var dermânım var
Yetmiş min hicâb içinde bir şah-ı merdânım var
Altı min altı yüz altmış altı derdimin dermânı var
Şenlik'em şeş hesabiyle yâr oldum ol yâre men
SÜMMÂNÌ:
Elli dörttür bab içınde bildim ayet be ayet
Yetmiş bin hicâb içinde habibim Nûr-i Ahmet
Altı bin altı yüz altmış altı ayetbe ayet
Sümmâni'yem gúlâm oldum öyle bir hünkâra ben