• ŞEpnolat üst

Tahta açılacak yoksa iş mucizelere kalır...

  • Büyükşehir-1

Ümraniyespor ve Bandırmaspor gibi şampiyonluğu kovalayan takımların da olduğu son 4 iç saha maçını kazanan Keçiörengücü ile oynayacağımız maçın ne kadar zor geçeceğini tahmin etmek çok zor değildi.

Açıkçası maç öncesinde "1 puan, iyi puan" düşüncesinde olan biri olarak, bir puanın ciddi üzüntüsü içerisindeyim... 

Kazandığın, 3 puanı cebine koyduğun bir maçı, Szumski'nin amatörce yediği bir golle berabere bitirmek benim gibi herkesi derinden üzmüştür... 

Sezon başından beri söylüyorum, Erzurumspor'un rakibi kendisinden ve paradan başkası değil...

Rakiplere cesaret veren de, puanları ikram eden de bizim yaptığımız hatalar veya laulabilikler oldu...

Menemen maçı hariç, yenildiğimiz maçları kendi hatalarımızdan kaybettik...

Kazandığımız maçlarda da laubalilikten ötürü rakipleri oyuna ortak ettik, son bölümlerinde ecel terleri döktük... 

Bugün de öyle oldu...

Dirençli orta sahası ve fizik gücüyle son haftalarda rakiplerine zor anlar yaşatan Keçiörengücü'nü ilk yarıda öyle güzel kilitledik ki, rakibe bir tane pozisyon dışında imkan tanımadık ve Emircan'ın golü ile de soyunma odasına 1-0 önde girdik. 

İkinci yarıda, bizim gibi tecrübeli takımın, rakibin muhtemel baskısını, top yaparak, topa sahip olarak bertaraf etmemiz gerekirken, tam tersini yaptık, topu rakibe verdik ve cezaalanına gömüldük. 

Sonucunda da iki duran toptan gelen gollerle 2-1 yenik duruma düştük.

Sonrasında bir anda aklımız başımıza geldi ve top yapmaya, yerden, hızlı paslarla rakibe yüklenmeye başladık...

Bunun meyvesini de 4 dakika içerisinde bulduğumuz 2 golle aldık ve son 7 dakikaya 3-2 önde girdik. 

Bu gollerden sonra fabrika ayarlarımıza geri döndük ve tekrara topu rakibe bırakıp, ailece cezaalanına gömüldük.

Sanki çok iyi bir kalecimiz, tüm hava toplarını toplayan stoperlerimiz varmış gibi, rakibe uzun toplarla üstümüze gelme imkanı sağladık...

Szumski ve defansın ortak hatasıyla da son saniyede golü yedik, 2 puanı Aktepe Stadı'nda bıraktık.

Kahrolduk adeta.

Bu kadar kolay puan kaybı kabul edilemezdi çünkü...

Bu maç bize gösterdi ki, transfer tahtasını açmamak, şampiyonluğu elinin tersiyle itmek anlamına geliyor...

Szumski gibi vasataltı bir kaleci ile bu yolun yürünemeyeceğini ve yabancı kontenjanını düşük profilli bir kaleci ile doldurmanın gereksizliği ortaya çıkmıştır...

Ve yine orta sahada top tutacak, top saklayacak iyi bir 10 numara ve iyi bir stoper ile forvet ihtiyacı da kabak gibi ortaya çıkmıştır...

Sakat ve cezalılar olduğunda, takımın bu eksiklikleri tolera edemediğini de görmüş olduk. Eren Tozlu, All Malle ve kaptan Mustafa Yumlu'nun yokluğunu uzatmalarla birlikte 107 dakikanın her anında hissettik... 

Sözün özü, ya bu transfer tahtası açılacak ya da şampiyonluk mucizelere bırakacak...

Anlıyoruz ki yönetim, rahatını bozup, çok da transfer tahtasını açabilecek 20 milyon TL'yi bulma gayretinde değil...

Ancak Onursal başkan Mehmet Sekmen'in işi mucizeye bırakacak belki de kulübü kapanma tehlikesiyle karşı karşıya bırakabilecek borcun ödenip, tahtayı açtırmasını umut ediyoruz...

İnşallah Sekmen Başkan gerçeği görür ve gerekeni yapar...

Yoksa şampiyonluk tatlı bir rüya olarak kalacak...

    

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.