• Büyükşehir-1
GÜNCELHaber Girişi : 27 Ağustos 2018 13:19

Tarihçi Eğilmez: Malazgirt Savaşı, dünya tarihini değiştiren bir savaştır

Tarihçi Eğilmez: Malazgirt Savaşı, dünya tarihini değiştiren bir savaştır
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Savaş Eğilmez, Malazgirt Savaşı'nın, yeni coğrafyaları Türk-İslam medeniyeti ile buluşturan ve dünya tarihini değiştiren bir savaş olduğunu söyledi.

ERKHABER / ERZURUM - Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Savaş Eğilmez, Malazgirt Savaşı'nın, yeni coğrafyaları Türk-İslam medeniyeti ile buluşturan ve dünya tarihini değiştiren bir savaş olduğunu söyledi.

Öğretim Üyesi Savaş Eğilmez, Anadolu'nun kapılarını Türklere açan Malazgirt Savaşı ile ilgili açıklamalarda bulundu. Türkler'in, Malazgirt Meydan Muharebesi'nden yıllar önce de, Anadolu'ya akınlar tertip ettiğini ve bu akınlarda, Anadolu'nun, Türklerin yerleşmesine uygun ve zenginliklere sahip olduğunun tespit edildiğini belirten Savaş Eğilmez, Selçuklu Türklerinin Anadolu'ya yaptığı bu akınların Bizans devletini telaşlandırdığını söyledi. Doğu sınırındaki olayları dikkatle takip eden Bizanslı idarecilerin, gittikçe büyüyen tehlikeye karşı tedbir almaya başladıklarını hatırlatan Eğilmez, "Bizans İmparatorluğu, yeni komşusunu savaş meydanında dize getirmenin ne kadar zor bir iş olduğunu anladı. Selçuklular 1040 yılında Gaznelilere karşı kazandıkları Dandanakan Savaşı'ndan hemen sonra devletlerini kurdular. Yeni Türk devletinin ele geçirmeyi planladığı bölgeler içinde Anadolu da bulunmaktaydı" diye konuştu.

"İşte bu topraklar Bizans İmparatorluğu ile Selçuklu Devleti'ni karşı karşıya getirecekti" diyen Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Savaş Eğilmez, "Aslında ufak tefek çarpışmalar ve akınlar bir yana bırakılırsa, her iki taraf ilk ciddi karşılaşmasını 1048 yılında Pasinler Ovası'nda yaptı. Türkler bu savaşta Bizans ordusunu mağlup etti. Bundan sonra Bizans'ın bütün önceliği Türkleri Anadolu'dan sürüp atmak olacaktı. İşte Malazgirt Savaşı, Anadolu üzerinden gerçekleştirilen bu mücadelenin en önemli parçası olarak ortaya çıkmıştır" dedi.

1071'de Şii-Fatımi Devletinin, İslam ülkeleri ve Abbasi Halifeliği için tehlike arz etmesi üzerine, Mısır seferine çıkan Selçuklu Sultanı Alparslan'ın, Suriye'de bulunduğunu ifade eden Eğilmez, "Türklerin Suriye topraklarındaki harekâtını haber alan Bizans İmparatoru Diyojen, doğuya hareket etti. Hareketinden önce verdiği nutukta azmini şöyle belirtiyordu: 'Doğu hudutlarımızda büyük bir İslam tehlikesi belirmiştir. Bu tehlikeyi büyümeden ortadan kaldırmalıyız ve ben bu tehlikeyi kesin olarak kaldırmaya gidiyorum.' Bizans İmparatoru Sultan Alparslan'a gönderdiği mektubunda Malazgirt, Ahlat ve Erciş şehirlerinin Bizans'a bırakılmasını istiyor, aksi takdirde büyük bir ordu ile bu yerleri geri almak için harekete geçeceğini bildiriyordu. İmparatorun bu tehdit dolu mesajına kızan Sultan 'İşte biz hazırız, geleceği varsa gelsin ve bizden alacağı varsa alsın!' diyerek hükümdarın taleplerini reddederek, Bizans elçisini geri yolladı" diye konuştu.

ORTAÇAĞIN EN BÜYÜK ORDULARINDAN BİRİ

Bizans İmparatoru Romen Diyojen'in 13 Mart 1071 günü 100 bin ile 200 bin kişi arasında tahmin ettiğimiz, büyük bir ordu ile İstanbul'dan harekete geçtiğini, İslâm kaynakları bu ordunun, sayısı hakkında 600 bine varan rakamlar veriyorlarsa da bunların abartılı olduğunun anlaşıldığını sözlerine ekleyen Eğilmez, "Bizans ordusunun ağırlıklarını 2 bin 400 araba taşıyordu. Savaş aletleri arasında bin 200 asker tarafından çekilen ve 10 kantar (1 kantar 5600 kilo) taş atabilen bir mancınık da dikkati çekmekteydi. Bütün kaynaklarını seferber ederek hazırladığı ordusuna çok güvenen Diyojen, Bizanslılara büyük zaferle dönmeyi vaat ediyordu. İmparator, yalnız Anadolu'yu elinde bulundurmak ve Türkleri yok etmek değil, bütün İslam ülkelerini ele geçirmeyi planlıyordu. Sultan Alparslan hızla Ahlat yönüne ilerlerken, karakulakları (casus) vasıtalarıyla da Bizanslılara, Türklerin Rey'e çekildiği haberlerini yaymakta idi. 24 Ağustos 1071 Çarşamba günü Malazgirt yakınlarına ulaştı. Bizans ordusu ile Selçuklu ordusu arasında Rahve Ovası bulunuyordu ve artık her iki ordu da birbirini görebilecek kadar yakındılar. Bütün İslam dünyası, Türklerin Zaferi için dua ediyordu. Abbasi Halifesi, tüm İslam dünyasına Cuma hutbesinde Alparslan ve ordusunun muzaffer olması için okunacak hutbe metni gönderdi" diye konuştu 

BİZANSIN KİBRİ

Sultan Alparslan'ın savaştan hemen önce imparatora elçilerini gönderdiğini ve imparatorun Selçuklu elçilik heyetini iyi karşılamadığını sözlerine ekleyen Eğilmez şunları söyledi:

"İmparator kendisine yapılan bu barış teklifinden dolayı iyice gururlanıp kibirlendi. Sultan, Bizans İmparatoru Romen Diyojen'e şu teklifte bulundu, 'Ülkene geri dön, eğer barış arzu ediyorsan bunu, halife aracılığıyla yaparız, aksi taktirde biz azmimizle Yüce Allah'a içtenlikle bağlıyız ve işi ona bırakırız.' Yapılan görüşmede imparator sultanın talebini dikkate almadığı gibi Selçukluları ve Alparslan'ı önemsemediğini göstererek elçilik heyetini aşağılayan davranışlarda bulundu, alaycı bir ifade ile 'Isfahan mı iyidir yoksa Hemedan mı?' dedi. Selçuklu elçisi 'Isfahan' diyerek cevap verdi. İmparator, 'Hemedan'ın soğuk olduğunu haber aldık, biz İsfahan'da kışlayacağız, hayvanlarımız da Hemedan'da kışlar' deyince Selçuklu elçisi, 'Hayvanlarınız Hemedan'da kışlayabilir; fakat sizlerin nerede kışlayacağınızı bilemem' şeklinde oldukça manidar bir karşılık verdi. İmparator, İslâm ülkelerine kendi ülkem gibi hâkim olmadan geri dönmem' diyerek sulh kapısını kapattı."

SAVAŞIN CUMA GÜNÜ OLMASINA KARAR VERİLDİ

Selçuklu Sultanı Alparslan, alim ve devlet adamlarının tavsiyesiyle, muharebeyi Cuma günü yapmayı tercih ettiğini vurgulayan Savaş Eğilmez konuşmasını şöyle sürdürdü:

"26 Ağustos Cuma günü askerlerini toplayan Alparslan, beyazlar giydi ve atının kuyruğunu bağlayıp şöyle hitap etti: 'Ben, muhtesipler gibi sabırlıyım ve kendini tehlikelere atan kimselerin yaptıkları gibi, gazilerin başında savaşacağım. Eğer Allah beni başarıya ulaştırırsa, ondan da beklediğim budur, bu güzel bir sonuç olacaktır; eğer durum bunun tersi olursa, oğlum Melikşâh'ı dinlemenizi, ona itaat etmenizi ve onu yerime geçirmenizi sizlere vasiyet ediyorum.' dedi. Selçuklu ordusunun Malazgirt Savaşı'nda 40- 50 bin kişilik bir kuvvete sahip olduğu tahmin ediliyor. Cuma namazından sonra başlayan muharebede Sultan Alparslan, kusursuz bir savaş taktiği uyguladı. Türk ordusu hilal şeklinde yayıldı. Öğle vaktinden akşama kadar ve hatta geceye dek süren bir meydan savaşı sonunda Bizans ordusu yenilmekten kur­tulamadı. Selçuklu kuvvetlerinin eline olağanüstü miktarda ganimet geçti. İmparatoru sıradan bir Selçuklu askeri ele ge­çirmişti. Aslında savaştan önce Vezir Nizâmü'l-Mülk'ün orduyu teftişi sırasında bu askeri çelimsiz ve zayıf göründüğü için Malazgirt'te savaşacak ordudan çıkartılmıştı, ancak Emîr Gevherâyin, görünüşüne aldanılmaması gerektiğini ve bu adamın çok iyi bir asker olduğunu ifade edince Nizâmü'l-Mülk, "Kim bilir belki de Bizans İmpara­torunu tutsak olarak bize getirir" diyerek latife etmişti. Fakat netice, Gevherâyin'i haklı çıkartmıştı. Malazgirt meydanındaki mücadeleden yenik çıkan İmparator, Sultan'ın huzuruna getirildiğinde, utancından başını kaldıramıyordu. Sultan Alparslan, onu nezaketle kabul edip oturttu, gönlünü aldı. İki taraf arasında bir anlaşma imzalandı.

'ETKİSİ GÜNÜMÜZE KADAR DEVAM ETTİ'

Malazgirt Zaferi'nin tarihe yön verdiğini belirten Savaş Eğilmez, "Türklerin yeni yurt edinmesini sağlayan Malazgirt Zaferi'nden sonra, on beş yıl içinde, Anadolu ele geçirildi. Bugün 947'nci yaşını dolduran Malazgirt Zaferi, sadece Türk tarihine değil, İslam ve dünya tarihine de yön vermiştir. Bu zaferle kendini iyice sağlama alan Selçuklu Türkleri, İslam sınırlarını genişletmekle yetinmemiş, kültür ve medeniyet alanında kurdukları külliyelere ve sosyal müesseselerle, geliştirdikleri hastaneler ve tedavi şekilleriyle, kervansarayları ve ticaret sistemleriyle ve açtıkları Nizamiye medreseleriyle, İslamiyeti bir kalkan içine almışlar ve dünya tarihinde muazzam bir yere ulaşmışlardır. Malazgirt Zaferi ile büyüyen ve sonra gelişen Türk-İslam medeniyeti, Osmanlı Devleti için de temel olmuştur. Bu zafer, çok büyük bir coğrafyanın ve birçok milletin kaderini tayin etmiştir. Sonuçlarının etkisi günümüze kadar devam etmiştir" diye konuştu.

KARIŞIK