Osmanlı tarihinin en trajik olaylarîndan biri de Sultan Fatih'ın ölümünden sonra, oğulları Sultan Cem ve Sofu 2. Bayezid arasında geçen ve Cem adına çok hüzünlü bir şekilde sonlanan taht kavgasıdır. Bu kavgada yenik düşen Cem'in küffâr içinde hayata veda ettiği güne kadar süren talihsiz hayatı başlar. Bu saltanat ve taht kavgasında Cem Sultan kendinden önce tahta geçen ağabeyi II. Bayezid’a yazdığı mektupta, önce devletin yarısını, yani hanedan saltanatının paylaşımını istemiştir. Anadolu bana, Rumeli sana demiştir. Sofu Bayezid şu cevapla karşılık verir:
“Bu kişver-i Rûm bir ser-i pûşîde-i arûs-î pûr namustur ki, iki damad hutbesine tâb götürmez.”
Günümüz Türkçesi'yle “Osmanlı Devleti öyle süslü, iffetli ve namuslu bir gelindir ki, iki damad kaldıramaz" ve devamında devlette ve saltanatta kardeşe ve merhamete yer yoktur" der. Mevcut Anayasamız'ın da değiştirilemez madelerinde "Türkiye devleti ülkesi ve milletiyle bölünemez bir bütündür" denilmekte. Yani devlet "şerik" ortaklık kabul etmez denilmekte. Doğru bir tanımlama. İnancımızda Allah ve kültürümüzde de devlet asla ve kat'a şerik-şerik kabul etmez"
Cem Sultan aynı zamanda iyi bir şairdir. Şu duygusal ve sitemli beyiti adetâ darb-i mesel misali dillerde pelesenk olmuştur.
“Sen bister-i gülde yatasun şevk ile handan
Ben kül döşenem külhan-ı mihnette sebeb ne"
Yine günümüz Türkçesi'yle Cem Sultan şunu diyor: Sen gül döşenmiş yatakta neşeyle zevkle yatarken, benim zahmet, mihnet ve eziyet içinde çileli bir hayat sürdúrmemin sebebi ne ola ki?
Sultan II. Bayezid de iyi bir şairdi. Sultan Cem'in sitemine şiirsel bir cevap verir.
“Çün rüz-i ezel kısmet olunmuş bize devlet
Takdire rıza vermeyesün, böyle sebep ne?
Haccü’l-Haremeynüm deyü da’va kılarsun
Ya saltanat-i dünyeviye bunca taleb ne?”
"Saltanat bize nasip olmuş Sen neden kaderin takdirine rıza göstermiyorsun?.Bir de Kabe'ye gittin hacı olduğunu söylüyorsun. Gerçekten hacı olan dünya saltanatına böyle aşırı arzu ve hırs içinde olur mu?"
Saltanat kavgasını kaybeden Cem Sultan'ın katledilen 4 yaşındaki körpe oğlu Oğuzhan'a yazdığı içli ağıt her okunduğunda hakikaten yüreklerimiz acıyla burkulur.
Saltanat kavgasını kaybeden ve esir alınan Cem diyar-ı küffarda hayatın ve Saltanatın geçiciliğini şu lirik mısralarla dile getirir.
Câm-ı cem nûş eyle ey Cem bu Ferengistan'dır
Her kulun başına yazılan gelür bu devrândır
Hüsrevâ gönlünü hoş tut, ayşe meşgül ol müdâm
Çünkü bu dünya evinin ahiri virândır
Hükmedenler bu cihân mülküne Şark u Garp'ta
Ger Süleyman, ger Skender cümlesi mihmândır
Yürü var ey Bâyezid sen süregör devrânını
Saltanat bâkìy kalır derlerse bu yalandır.