Haşhaş ekiminde; Kıbrıs çıkarmasında ülkemize ambargo uygulayan bu Amerika değil miydi? Muhtemel bir saldırıda 'Nato' sizi korumayacak diyerek rahmetli İsmet Paşa'yı tehdit eden bu Amerika değil miydi? Bugün Rusya'nın Ukrayna'da yapmaya çalıştığının bin katını utanç verici bir biçimde Irak'ta gerçekleştiren bu Amerika değil miydi? Afganistan'ı işgal eden bu Amerika değil miydi? Vietnam işgalinde topraklarının her metre karesine beş kilogram bombalar yağdıran bu Amerika değil miydi? Kardeş ve can Azerbaycan topraklarının yüzde yirmisini otuz yıl işgal altında tutan Ermenistan'ın vahşetine sessiz kalan bu Amerika değil miydi? Sözde Soy Kırım'ı tanıyan bu Amerika değil miydi? Libya'da Kaddafi'nın başına gelenler bunların eseri değil miydi? Her Allah'ın günü masum ve çok yoksul müslüman Yemen halkını bombalayan Suudilere destek veren bu Amerika değil midir? Burnumuzun hemen dibinde Suriye'de bir garnizon devlet kurmaya çalışan yine bu Amerika değil midir?
Tüm bunlar olurken Amerika'ya sessiz kalan ve hatta ona destek olan bu Avrupa değil miydi? Rusya'ya karşı sürekli kışkırtılan ve iş başa gelince de yalnız bırakılan Ukrayna'nın ve Ukraynalıların ülkelerini yiğitçe ve kahramanca korumalarını saygıyla karşılıyorum. Her şeye rağmen Rus saldırganlığı asla kabul edilemez ve işgal hemen durdurulmalı. Ama yayılmacı ve çıkarından başka hiçbir insanı değer kabul etmeyen ve nihayetinde Nato'yu kendi amacı için kullanmaya çalışan bu Amerika'nın ve Avrupa'nın emperyal siyasetleri uğruna ülkeleri nasıl ve ne hale getirdiklerini de sorgulamadan geçemeyiz..
İkinci Cihan Savaşı'nda olduğu gibi ülkemizin incelikle yürüttüğü tarafsızlığını koruma politikasının bugünlerde de aynen uygulanması ülkemiz için en doğru yol olur kanaatimce. Yaşanılanlardan Boğazların anahtarını Türkiye'ye veren Montrö'nün ne olduğu herhalde daha iyi anlaşılmıştır sanırım. Atatürk'ün büyüklüğü; İsmet Paşa'nın İkinci Cihan Savaşı'nda yürüttüğü dış politikadaki değer ve feraseti nihayet bir kez daha anlaşılmıştır sanırım.