Maçtan önce "Sivasspor maçı 2-1 kazanacak" diyen biri olsaydı, "Normal sonuç, Sivasspor oturmuş kadrosuyla, bizden daha güçlü" yanıtını verirdim. Maçı oynadıktan sonra ise "Bu sonuç hiç de adil olmadı, kazanmamız gereken maçı kaybettik" yorumunu yapıyor...
Peki ama neden bu fikir değişikliği?
Evet, maç öncesinin tartışmasız favorisi konuk ekipti...
Ama...
Maç oynandıkça, dakikalar ilerledikçe, favorinin maça ağırlığını koyamadığını görüp, hele de bitime 20 dakika kala öne de geçiyorsan, mağlubiyeti "yazık oldu" diye değerlendirmekten öteye gidemiyorsun...
Sivasspor her ne kadar maça ağırlığını koyamasa da iki takım arasında adeta "uçurum" oluşturan "kalite farkı", son 20 dakikada kendini belli etti.
Sivasspor geriye düşene kadar sahada gözükmeyen Gradel, Yatabare ile sonradan oyuna giren Felix ve Kone, bu farkı fazlasıyla hissettirdi izleyen herkese...
Zaten bu dörtlü maçı elimizden alıp, Sivas'a götürmeyi başardı..
Sivas yönetimini, bu kadar üst düzey oyuncuları her sene bulup, takıma kazandırarak hakikaten müthiş iş başarıyorlar...
Peki biz neyi eksik yaptık da, son 8 dakikada teslim olduk?
Birincisi bu maç seyircili olsaydı, kolay kolay dönmezdi, bu tespiti baştan yapayım...
İkincisi, 0-0 oyunu Türkiye'de en başarılı şekilde oynatan isim bana göre nasıl Mehmet Özdilek ile 1-0 galipken bir o kadar da kötü yöneten isimdir Mehmet Özdilek...
Oyunu kilitlemeyi müthiş beceren bir teknik adamın, nasıl oluyor da, skor üstünlüğünü yakaladıktan sonra hakimiyetini yitiriyor, anlamakta güçlük çekiyor insan...
Sivas'a karşı 1-0 öne geçtikten hemen sonra yapılması gereken, Ömer-Hamroun ve Sissokko üçlüsünü aynı anda sahaya sürüp, Rashad, Emrah ve Obertan'ı kenara almaktı...
Böylelikle, orta sahada topa sahip olma yüzdemizi artırır ve Sissokko'nun öldürücü paslarıyla, skoru artırma şansı elde edebilirdik...
Ancak Mehmet Hoca, Ankara deplasmanının flaş adamı Sissokko'yu bitime 1 dakika kala ve skor 2-1 almışken, düşündü ki, burada ne düşündüğünü eminim ki kendisi de bilmiyordur!
Bu maçın bir başka demorolize eden yönü de, Erzurumspor adına sahanın en başarılı iki ismi Hasan Hatipoğlu ve Cenk Ahmet'in yaptıkları hatalarla yenilgiye eden olmaları olmuştur...
En az yenilgi kadar Hasan ve Cenk Ahmet adına da üzüldüğümü belirtmek isterim...
Genel olarak takıma baktığımda, oyuncuların takım olarak sınıfı geçtiğini söyleyebilirim...
Ancak bu takıma, stoper, sağ ve sol bek, sol açık ve forvet transferi olmazsa olmazdır...
Belki ilk maç, ilk performans için erken ama Tekeiu 11 değilde daha çok alternatif oyuncu görüntüsünü verdi... Dolayısıyla, o bölgeye kaliteli bir transferin de şart olduğunun sinyalini vermiş oldu...
Kaan Kanak, savunmada o kadar aksadı ki, hücumda ki yetersizliğini anlatmaya gerek bile kalmadı...
Kanatlarda, Navikovas, Hamroun ve Emrah olsa da sayısal olarak bir kanat oyuncusuna daha ihtiyaç olduğu tartışmasız bir gerçek...
Rashad çok çok mücadeleci ama bir o kadar da skor üretme kapasitesi sınırlı...
Obertan, çok istekli ama yetmiyor... Fiziksel olarak iyi seviyeye geldiği takdirde Sissokko'nun ancak yedeği olur...
İbrahim Akdağ elinden geleni yaptı...
Petrus ise müthişti... Çok daha iyi olacağını gösterdi...
Takım genel olarak iyi görüntü çizse de, teknik heyet için aynı şeyi söylemek mümkün değil...
İnşallah onlar da 1-0'ı oynama noktasında kendilerini geliştirirler de, önümüzdeki haftalar da daha iyi sonuçlar almaya başlarız...
Navikovas'ın sayılmayan golüne gelince...
Ne faul ne de elle oynama yok... Elle oynama yok, çünkü top ele çarptığında, Navikovas'ın eli vücuda yapışık...
Yanılmıyorsan VAR için TFF 100 Milyon TL'nin üzerinde harcama yapmış. Arkadaş, madem hakemleriniz o görüntüleri izlemeyecek, sahada gördüğüyle idare edecek, ne diye bu ülkenin milyonlarını bu sisteme harcadınız?
Yazık günah değil mi?
O golü verse skor 2-0 olacak ve şu anda başka şeyleri konuşuyor olacaktık ama maalesef Türkiye'de hakemlik babadan oğula geçen bir saltanatlık olduğu için, rezil kararlarına bir bedel de ödemiyorlar...
Yazık, vallahi de yazık, billahi de yazık...